Köşe Taşı

 

Prof Dr. Ali Osman Özcan  

İki Yüz Dana Kaç Lira?


Kimlik kuramını haklı çıkarmaya çalışan eleştirel veya idealist bakış açıları, kimliksizleştirme konusunda pek suskundur. Oysa kavramların toplumsal ilişkiler bağlamında ele alınıp bilimsel alanda açıkça tartışılması gerekir. Kimlik kuramcılarına destek olanların yanlış polemiklerle kamuoyunu yanıltmaları ve yanlış gerekçeler gösterdikleri konusunda milletin her bir ferdine büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.

Kayserili pastırma tüccarı Hüseyin Ağa, pastırma yapmak için dana eti aramaktadır. İki yüz danayı toptan satın almak için, etrafa haber salar. Nihayet günlerden bir gün sevinçli haberi alır. İki yüz dananın sahibi Gül Ahmet Çavuşoğlu diye birisidir. Hüseyin Ağa çok sevinir. Hemen Gül Ahmet Çavuşoğlu’nun köyüne gider. Köylülere Gül Ahmet Çavuşoğlu’nun bulunduğu yeri sorar. Doğruca onun evinin önüne varır. “Gül Ahmet Çavuşoğlu” diye seslenir.
Gül Ahmet Çavuşoğlu: “Ne var? Kim o?” diye merakla evin penceresini açar ve gelenin misafir olduğunu anlar ve “Buyurun, içeri gelin!” der.
Pastırma tüccarı Hüseyin Ağa: “Eve gelmeyeceğim. Sen dışarı çık. Seninle bir işim var. Hele bir görüşelim” diye yüksek sesle Gül Ahmet Çavuşoğlu’nu dışarı çağırır.
Gül Ahmet Çavuşoğlu kendisini dışarı çağıran kişiyi tanımamaktadır. Gelenin misafir olmadığını, fakat kendisiyle işi olan birisi olduğunu tahmin eder ve evden dışarı çıkar.
Pastırma tüccarı Hüseyin Ağa, Gül Ahmet Çavuşoğlu’nu görür görmez aceleyle sorar: “Sen Gül Ahmet Çavuşoğlu musun?”. Gül Ahmet Çavuşoğlu: “Evet” diye yanıtlar. Hüseyin Ağa, Gül Ahmet Çavuşoğlu’nun nefes almasını beklemeden ikinci sorusunu sorar: “Sen her zaman güler misin?” Gül Ahmet Çavuşoğlu içinden bir lâhavle çeker. “Bunu niye sordun?” diye Hüseyin Ağa’ya meraklı bir şekilde sorar.
Hüseyin Ağa hemen lâfa girer ve “Madem her zaman gülmüyorsun, adının başındaki ‘Gül kısmını atalım” der. Gül Ahmet Çavuşoğlu “Peki!” der.
Hüseyin Ağa bu sefer Gül Ahmet Çavuşoğlu’na: “Baban sağ mı?” diye sorar. Gül Ahmet Çavuşoğlu bu soruya biraz kızarak biraz da şaşırarak “Hayır, öldü” der. Hüseyin Ağa: “Herhalde baban askerde çavuştu, onun için sana ‘Çavuşoğlu’ demişler. O şimdi ölmüştür. Sen de bu lâkabı kullanmazsın” diyerek Ahmet’e şu soruyu yöneltir: “Söyle bakalım Ahmet! İki yüz danan varmış. Onları bana kaça satarsın?..”
Hüseyin Ağa’nın uyguladığı stratejiye kimliksizleştirme stratejisi denir. Bu strateji, bir tür ikna ve inandırma stratejisidir. Kişinin kimliğiyle ilgili dayanaklarını yok etmeye dayanır. Pastırma tüccarı Hüseyin Ağa Gül Ahmet Çavuşoğlu’nun kültürel kimliğini yok ederek iletişime girmektedir. Onun sosyal çevresindeki kimliğine uygun davransa, iki yüz danaya daha fazla para ödeyecektir. İşi ucuza kapatmak için Gül Ahmet Çavuşoğlu’nun kimliğini görmezden gelerek ve ayak bağı olacak kimlik parçalarını kullanmayarak yapayalnız bir kimlikle alış veriş yapmak işine gelmektedir. Kimliği destekleyici tüm özelliklerden Gül Ahmet Çavuşoğlu’nu soyduktan sonra, iki yüz dananın fiyatını düşürerek, alış verişi ucuza getirmek niyetindedir. Karşısında artık kimlik sahibi biri değil, kendisinin kimliksizleştirdiği biri vardır. Değersizlik ve küçüklük düşüncesini aktararak ona istediği fiyatı değil, kendi istediği fiyatı vererek, iki yüz danayı ucuza kapatacaktır.
Önündeki bütün engelleri böylece kaldırmış olmaktadır. Kimliği destekleyici güçleri ve kültürel simgeleri yok edip çıplak kimlikle iletişime girip alışveriş yapmak Hüseyin Ağa’nın çıkarına uygundur.
Kimlik kuramlarının kimliksizleştirme yöntemleri de aynıdır. Gül Ahmet Çavuşoğlu nasıl kimliğinden soyulduktan sonra, Hüseyin Ağa’ya karşı direnememişse, kimliksizleştirilen toplumlar da, kimlik kuramcılarına pek direnemezler. Onların dediklerini uygulamak, söylediklerini dinlemek, zorunda kalırlar. Böylece kimlik kuramcıları işbirlikçi kimlik bulmakta hiç zorlanmazlar. Bu yöntem, kimliğine yabancılaşan toplumlar ortaya çıkarmakta çok etkili bir yöntemdir. Hüseyin Ağa, nasıl politikasını gizlemişse, kimlik kuramcıları da kimliksizleştirme yöntemlerini gizli politika olarak uygularlar.
Olay ve olguları doğru olarak ortaya koyan bir kavramlar mantığı yerine sahte ve hileli bir şekilde kimliğe ait kavramları yozlaştırarak düşünme evrenini kirletirler. Yenidünya düzeni deyiminin ortaya çıkışından önceki dönem eski dünya düzeni miydi? Hüseyin Ağa, nasıl Gül Ahmet Çavuşoğlu’na babasıyla ilgili soruyu sorup onun geçmişe ait dayanaklarını kesmiş ise, kimliksizleştirme yöntemi de, hedef aldığı milleti geçmişinden kuşkulandırmaya çalışır. Kimlik kuramcıları küreselleşen sistemde kimliksizleştirerek diğer milletleri kendilerine bağımlı kılmayı hedeflerler. Küreselleşmeyen unsurların yerine gitgide küreselleşen kimlikleri geçirme süreci, kimlik kuramcılarının istediği yönde cereyan eden bir süreçtir. Onlar bu sürecin gerçeklenmesi için bu tür ve benzeri deyimler üretmekte çok beceriklidirler.
Kimlik kuramcıları kendi otoritelerine mutlaka inanılmasını isterler. Kimliksizleştirilmeye direnenleri “şeytan dölü” olarak damgalar ve onlarla her fırsatta savaşı sürdürürler. .
Kimlik kuramını haklı çıkarmaya çalışan eleştirel veya idealist bakış açıları, kimliksizleştirme konusunda pek suskundur. Oysa kavramların toplumsal ilişkiler bağlamında ele alınıp bilimsel alanda açıkça tartışılması gerekir. Kimlik kuramcılarına destek olanların yanlış polemiklerle kamuoyunu yanıltmaları ve yanlış gerekçeler gösterdikleri konusunda milletin her bir ferdine büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu strateji milletin tarihsel kimliği konusunda şüphe ve kuşku uyandırıp değer sistemlerini yozlaştırdıktan sonra genel bir saldırıya geçmek için fırsat ve imkân kollama stratejisidir.

—Günümüzde her şey çok değişti. Cumhuriyet şu kadar senedir ayakta. Bırakın şu Atatürk’ü veya Atatürkçülüğü.
— Modern olmanın yolu geleneklerden kurtulmaktan geçer. Bırakın şu gelenek meselesini… Din ve ahlâk, kişiye göredir. Bırakın şu din ve ahlâk meselesini.
— Yasalar ülkenizde ne kadar sık değişirse, o kadar çabuk ilerlersiniz. Meclisler ne kadar çok yasa yaparsa, sizler o kadar özgür olursunuz. Toplumsal kalkınmanızdaki krizleri yasalarla aşabilirsiniz. Yasa yapın yasa yasa…
—Barbarlıktan kurtulmanın tek çıkar yolu vardır. O da kendinizi bize teslim etmeniz ve Türk Bayrağını hiçbir yerde dalgalandırmamanızdır.Bayrak nedir ki..
— Sizin ülkenizde gözümüz yoktur. Fakat bu ülkede sizler birer işgalcisiniz. Kendinize bir yer bulsanız çok iyi olur.
— Bilim ve teknolojiyi bizden alıyorsunuz. Aklınız olsa almazdınız. O halde bizi dinleyin…
— Borçtan korkmayınız. Bizden ne kadar borç alırsanız, o kadar çok gelişmiş toplum olur ve refah toplumu olma yolunda büyük adımlar atarsınız.
Bu tür tavsiye ve tekliflerin sürekli olarak kitle iletişim araçlarıyla kamuoyuna sunulduğunu görmek, insanın içine acaba Hüseyin Ağalar daha ne cevherler yumurtlayacak sorusunu akla getiriyor.
Türk milletine bu akılları veren kimlik kuramcılarını gerçekten kutlamak gerek. Ne geçmişi, ne şimdisi, ne de geleceği olmayan, kimlik kuramcılarına tapan bir millet, küreselleşme kimliğine sahip bir millet olup çıkar. Evrensel kimlik sahibi bir millet, nasıl kimlik kuramcılarının kimliksizleştirme oyununa düşer? Kimliği ile oynanmasına izin verir? Kimliksizleştirme tüccarlarının oyununa gelir? Anlamak mümkün değil. Herhalde en iyisi onların söyledikleri ve dayattıklarının tersini yapmak… Türk milleti denilen gerçekliği yetersiz, yanlış ve gereksiz diye tartışmaya açmak da neyin nesi… Kuramsal saçmalıkları ayırt edememe hastalığının ilâcı yoktur.
Kim kime kimin için kimliğinin ispat etmek zorunda kalsın ki…
Not: Gazetecilerimiz de yakın bir zamanda kimliklerinin gereğini yerine getirmek sorumluluğu ile karşılaşacaklardır. Acaba kimlik kuramcılarının dediklerini mi yapacaklar, yoksa kendi kimlik gerçekliğinin gerektirdiklerini mi?


www.ufukotesi.com - 02 / 2006  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.