Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu, İran’la ilgili “Nükleer Dosya”yı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne göndermesiyle birlikte konu Türkiye’yi sıkıntıya sokacak bir aşamaya geldi. İran’a karşı ABD tarafından yürütülen kampanyada dosyanın BM’lere gönderilmesi konusunda Türkiye’de “Evet” oyu kullandı. 1991 Körfez harekatından bu yana ABD’nin asıl hedefinin Türkiye olduğunu, ama önce etrafını kuşatma yöntemine gittiğini yazıyorum. Çünkü Türkiye kolay yutulur bir lokma değildir. ABD’li uzmanlar bunu çok iyi biliyorlar. Onun için önce Irak, sonra Suriye ve İran’ı gündeme aldı. ABD, Bulgaristan’da üs kurdu, Yunanistan’da zaten NATO üsleri var. Kıbrıs konusunda Türkiye yeteri kadar tavizi verdi. Burada bağımsız bir KKTC’nin yaşatılmaması için hem ABD hem de AB, Türkiye’yi sıkıştırmaya devam ediyor. Ermenistan’ın durumu malum… Gürcistan’da ve Ukrayna’da yapılan darbeleri hep birlikte izledik. Suriye ve İran’dan sonra Türkiye’nin etrafındaki kuşatma tamamlanmış oluyor. Türkiye tam manasıyla hiç bir çıkış noktası olmayan bir devlet haline getiriliyor. Zaten, ABD ve AB dayatmalarıyla zayıf düşürülecek bir Türkiye’yi yutmayı planlıyorlar.
Bu çerçevede Türkiye Atatürk dönemindeki dış politikasına geri dönmeli ve öncelikle komşularıyla olan ilişkilerini güçlendirmelidir.
Özellikle İran’a karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin müdahaleye yönelik bir karar almasını önlemelidir. Tabiî ki İran’ın nükleer silah üretmesi Türkiye için tehdittir. Ama zaten İsrail nükleer silahlara sahiptir. Bu tehdit Türkiye için zaten vardır. Türkiye bölgedeki bütün nükleer silahlara karşı çıkmalıdır. Öncelikle İsrail’deki nükleer silahların da yok edilmesini gündeme getirmelidir. Nükleer silahlar İsrail’de olunca normal de, İran’da olunca mı anormal oluyor. Yine, Fransa kendisine karşı yöneltilecek bir saldırıda nükleer silah kullanacağını açıkça dünyaya ilan etmedi mi?
Çifte standartlı batının çirkin yüzü yine karşımıza çıktı. Burada açıkça şunu ifade ediyor Batı, “Müslümanların elinde asla nükleer bir silah olmamalı…” Bu tamamen Haçlı Ruhuyla alınmış bir karardır. Türkiye’ye burada çok önemli bir görev düşmektedir. Bu kendi güvenliği için de şarttır. Mutlaka nükleer silahlarla mücadeleye katılmalı. Ama burada İsrail ön plana çıkarılmalıdır. Avrupa Ülkelerindeki nükleer silahlarda gündemden asla uzak tutulmamalı. Dünya için nükleer silahların tehdit olduğunu buna da Amerika dahil bütün ülkelerde nükleer silahların sınırlandırılması yönünde kararların alınmasını sağlamaya çalışmalıdır.
AMERİKA’YI KİM ENGELLEYECEK
İran’a da eğer bir saldırı olacaksa bundan sonra Amerika’yı kim önleyecektir. Amerika nerede duracaktır. Bu soruların cevabını kimse verememektedir. Pakistan, İran’a karşı askeri bir harekata karşı olduğunu resmen açıkladı. Türkiye’de resmen açıklamalıdır. Ama Türkiye’yi yönetenlerin böyle bir açıklama yapmayacağını da görmekteyiz. Çünkü, ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin ortaklaşa hazırladıkları, İran’ın Birleşmiş Milletlere havale edilmesi kararının ardından oturumda söz alan Türk heyetinin başkanı Büyükelçi Ahmet Ertay, AB’nin yaptığı açıklamayı desteklediklerini bildirdi. Burada da görülmüştür ki, Türkiye’nin bu konudaki görüşlerini AB belirlemiştir. Burada açıkça çıkan budur. Yani bizim yöneticilerimiz bu konuda fikir yürütmekten ziyade AB’nin görüşlerini desteklediklerini açıklamakla yetinmişlerdir.
Bu Türkiye gibi dünya medeniyetinde en önemli yere sahip bir milletin devletine yakışmayan bir durumdur.
Türkiye’nin kıskaca alınması tamamlandıktan sonra Türkiye için hemen uydurma bir gerekçe bulunması hiç de zor olmayacaktır.
Türkiye bu günlere hazırlıklı olmalıdır.
Ama, AB ve ABD’nin dümen suyuna girmiş bir devletin mukavemet edebilmesi mümkün değildir. Bu duruma düşmemek için şimdiden geleceği görmek ve gerekle tedbirleri ve alt yapıyı mutlaka oluşturmalıdır. Başta İran olmak üzere, bölge ülkeleriyle olan ilişkiler güçlendirilmelidir. Bu ülkeler de özellikle İran, Güney Azerbaycan ve Güney Türkmenistan Türklerinin üzerindeki baskıyı kaldırarak bu soydaşlarımızı başka ülkelerin kucağına itmemelidir. Soydaşlarımıza kültürel ve siyasi haklarını mutlaka vermelidir. İran’a karşı yapılacak müdahalede uydu kürt devletinin sınırlarının Ermenistan’a kadar uzatılması ve Türkiye ile Türk coğrafyalarının sınır bağları koparılmak istenmektedir. Bu tehlikeli gelişmeler karşısında Türkiye, yeni bir strateji çizerek, kuşatmayı yarmalı ABD’nin oyunları bozmalıdır. Yoksa geleceğimiz çok tehlikeli yönlere doğru ilerleyebilir.
ABD OYUNU’NA BİR NOT ….
ABD, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı’nı Bölgesel Lider statüsünde ülkesine davet etmiştir… Bunun ne anlama geldiğini acaba aydınlarımız ve devlet adamlarımız yeterince tahlil etmişler midir?..
Ardı ardına gelen hamlelere karşı hangi milli duyarlılıklarımızı önemseyerek karşı çıkabileceğimiz konusu Türk Milleti’nin hafızasında binlerce yıldır vardır.
Bizden ABD’yi uyarması… Gerisi onların tarihi hafızalarına kalmış…
|