Türk Ekonomisi

 

İ.Orkun Atalay  

Türkiye’nin gerçek ve yapay gündemleri


Türkiye’de sürekli gündemi saptırarak gerçek gündemden insanları soyutlamak ve uzaklaştırmak için türlü çabalar sarf edilmektedir. Bunun en yoğun olarak yaşandığı zamanlar da genellikle hükümet krizleri veya ekonomik buhranlar yaşandığı veya dış politika başarısızlıklarının örtbas edilmesi gerektiği zamanlardır. Gündem saptırma yöntemlerinin çoğu “dizi film” gibidir.

Sözgelişi, “ulusa sesleniş” konuşmaları, “Nazım Hikmet”, “12 Eylül”, “Avrupa Birliği” vb. en çok kullanılan malzemelerdir. Nispeten orijinal sayılabilecekler, siyasetçi ve manken “kasetleri”, saat başı haber bülteni, magazin programları, “futbol geyikleri” ve absürd “yetenek” ve “gelin-kaynana” programlarıdır. Bu yazımızda Türkiye’nin gerçek gündeminin ne olduğunu, bunu saptırmak için ne filmler oynatıldığı objektif bakış açısıyla göz önüne serilecektir. Denilebilir ki, bunun objektifliği kişiye göre değişebilir, farklı görüşleri ileri sürme ve bunları edinme ve seçme hakkı kapsamında olaylar değerlendirilebilir. Öncelikle söyleyebilirim ki, bu konuda benimle hemfikir olanların sayısının hiç de az olmadığını gördüm. İkincisi, bu ülkede yaşayıp, bu basın ve yayın araçlarını takip eden herkesin bu yazıyı okuduğunda hemfikir kalacağı bir husus olacağını sanıyorum. Zira, toplumu “uyutmak” için sürekli aynı şeyler, “sosyal terapi” gibi, önümüze konulmaktadır.
Türkiye’nin gerçek gündemi ve hükümetin ilk görevi işsizlere iş bulmaktır. Seçimlerdeki vaatlerin başında da işsizliği çözmek yer almıştır. Ancak, getirilen çözüm ve yapay gündem, borçluları daha da borçlandıran ve borcu borçla kapatmaktan başka işe yaramayan, “mikro kredi” olmuştur. Bu da zaten Dünya Bankası’nın projesidir. Daha önce Pakistan, Hindistan ve Bangladeş’te uygulanmıştır. Zaten projeyi tanıtmaya gelen Dünya Bankası uzmanları da bu devletlerin vatandaşıdır. Bu ülkelerin kalkınmasında hiçbir işe yaramadığı gibi, onları daha da borçlandırmıştır. Diğer gündem maddesi, Maliye Bakanı’nın “satacağım kurtulacağım”, “satışlardan elde edilen gelirle borçlar kapatılacak” şeklinde ifade ettiği, sözde özelleştirme adı altında, Cumhuriyetin finansmanını yapan iktisadi devlet teşekküllerinin ucuza yabancı sermayeye satılmasıdır. Bu noktaya gelinmesi önce, iktisatta “komşuyu fakirleştirme” olarak adlandırılan, tek-taraflı iktisadi bağlanmayla, Türkiye’yi fakirleştirme, sonra da “ucuza kapatma” şeklinde gerçekleşmiştir. Türkiye’de önce sermaye yabancılaştı, şimdi de doğal tekeller yabancı özel tekellere dönüştürülmektedir. Bu sinsi planın özelleştirme olarak daha fazla yutturulamayacağı anlaşılınca da yine yoğun bir şekilde yapay gündem bombardımanı başlamıştır. Ardı ardına “satış” yapılan son birkaç aylık dönemdeki gündem konularına kısaca bir gözatıldığında, bir mankenin porno kaseti, gelin-kaynana programızede bir gencin ölümü, Nazım Hikmet’in camiye gitmesi, Tolstoy’un Müslümanlığının ortaya çıkması, Vahdettin’in hain mi kahraman mı olduğu tartışması, denize donla girilir mi tartışması, bir mankenin din değiştirmesidir.
Başka bir durum hükümetin dış politikasında düştüğü sıkıntıyı “savuşturma” taktiğidir. Hükümetin, seçim kampanyasında ve iktidarı süresince bel bağladığı AB üyeliği, AB’nin “kaypaklığı” ve “absürd” talepleri kadar, Kıbrıs ve Gümrük Birliği ek protokolü konularında izlenen teslimiyetçi tutum sebebiyle, Türkiye’yi “köşeye sıkıştırması” sonucu zor durumda kalması üzerine, önceki hükümetin koalisyon ortağı olan ve seçimlerde yüzde 5 oy alabilen bir partinin durumuna düşmemek için, gündemi saptırma çabalarına girilmesidir. Bunun için öncelikle AB’nin absürd talepleri ön plana çıkarılıp, daha sonra bunlara milliyetçi tepkiler geliştirilerek milletin sempatisini kazanma yoluna gidilmektedir. Veyahut “mağdur” rolü oynayıp AB’yi millete şikayet etmekte, daha sonra vakur bir görüntü sergilemektedir. Bütün bunlar olurken, uyduruk Ermeni konferansı tartışmaları, AB üyelerinin “iyi polis kötü polis” oyunu, Başbakan ile Dışişleri Bakanının AB konusunda “ters düşmeleri”, “her şeye rağmen Türkiye AB’ye girmek istiyor” diye uyduruk anketler yayınlamalar vb. görülmektedir. Diğer dış politika başarısızlığı olan Irak Türkmenlerine karşı işgalci güçlerin giriştikleri soykırım ise basında kısaca ve çarptırılarak “teröristlere karşı askeri müdahale” olarak geçmektedir. Türkiye’de siyaset maalesef hem içeriyi hem de dışarıyı uyutma üzerine kurulmuştur.


www.ufukotesi.com - 11 / 2005  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.