Öğrencilerimiz yanlış tercihler dolayısıyla sınavı kaybettim demek istemiyorlarsa profesyonel bir eğitimciden kesinlikle yardım almalıdır. Bu noktada şunu diyebilirim, en iyi puanı almış öğrenci bile yönlendirmeye muhtaçtır.Bunların yanında öğrenci kendi alanındaki bölümleri tercih etmelidir. Alanı dışında tercih etmesi durumunda katsayı dezavantajıyla karşılaşacağını unutmamalıdır. Bunun yanında 0,3 katsayı ile hesaplanmış puanı ile alanı dışındaki bölümleri de yazabilir tabii. |
2005 - ÖSS sonuçları açıklandı. Öğrencilerimiz aldıkları puanlara göre tercihlerini yapacaklar. Hatta siz bu yazıyı okuduğunuz şu anda yapılan tercihler çoktan ÖSYM merkezlerine teslim olacaktır.Tercih yapmak stresli bir süreçtir. Çünkü genç beyinler yaptıkları tercihlerle geleceklerini şekillendirecek bir karar veriyorlar bu süreçte.
Aslına bakılırsa bazı puan aralığındaki öğrencilerimiz neyi tercih etmek istediğini bilmektedir. Bazı puan aralığındaki öğrencilerimiz ise puanları neyi yetiyorsa onu tercih etme eğilimindedirler.Örneğin sayısal alanında tercih yapacak bir öğrenciyi ele alalım. Bu alanda 340 ve üstü puan alan bir öğrenci tercih etmek istediği bölümleri çok öncelerden belirlemiştir. Bu öğrenci gurubu için tercih yapmak çok zor bir iş olmayacaktır. 340 ve altı özellikle de 260–300 puan aralığındaki öğrenciler için ise tercih yapmak tam bir işkencedir. Bu gruptaki öğrencilerimiz idealine değil de daha çok puanının yettiği bölümlere yönelmektedir.
Tercih yaparken öğrenci kendi puanının 5 puan üstü ve 20 puan altında tercih yaparsa açıkta kalmamak adına daha iyi bir tercih yapmış olur. Çünkü öğrencinin puanı bir bölüme tutsa bile yüzdelik dilimi tutmayabilir. Bu taktik yüzdelik dilimler açısından oluşacak tehlikeyi de bertaraf etmiş olur.
Öğrencilerimiz yanlış tercihler dolayısıyla sınavı kaybettim demek istemiyorlarsa profesyonel bir eğitimciden kesinlikle yardım almalıdır. Bu noktada şunu diyebilirim, en iyi puanı almış öğrenci bile yönlendirmeye muhtaçtır.Bunların yanında öğrenci kendi alanındaki bölümleri tercih etmelidir. Alanı dışında tercih etmesi durumunda katsayı dezavantajıyla karşılaşacağını unutmamalıdır. Bunun yanında 0,3 katsayı ile hesaplanmış puanı ile alanı dışındaki bölümleri de yazabilir tabii. Neyse dediğim gibi bu tavsiyeler tercihler için son gün olan 3–4 ağustos tarihine kadar geçerliydi. Tercih dönemi bitti. Şimdi kamuoyu Milli Eğitim – YÖK düellosunun sonucunu beklemeye başladı.
Haziran ayında meslek liseli öğrencilerimiz YÖK’ten sevindirici bir haber bekliyordu. YÖK toplantısı sonucunda katsayılarla ilgili bir değişiklik olmadığı ve üniversite sınavı sorularının kapsamının genişletildiği haberi bomba gibi düştü. Doğrusu sınav müfredatının genişletilmesi eğitimciler için sevindirici, öğrenciler için ise üzücü bir haber oldu. Bu arada şunu da söylemek isterim. Sınav sorularını tüm lise müfredatını içerecek şekilde genişletilmesi 2005 yılı taban puanlarını yükseltecektir. Lise–3 müfredatından hiçbir konuyu bilmeyen öğrencilerimiz yeniden sınava girmek istemeyecektir. Bunun için puanları yeten her bölümü idealleri olmasa bile yazacaklardır. Bölümlerdeki yığılma aşırı talepten dolayı puanların yükselmesine sebep olur diye düşünüyorum. Neyse bekleyip göreceğiz bu kararın yan etkilerini.
Öğrencilerimiz sınav sonucunu beklerken YÖK meslek liseliler için alınan ve meslek liselileri tamamen bitirme havası estiren yeni bombasını Temmuz ayında açıkladı. Artık meslek liseliler kendi alanlarında tercih yaptıkların da aldıkları ekstra puanları alamayacaklar.
YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı papaz eden bu karar aslında YÖK’ü meslek liseli öğrenciler ve velileri ile de papaz etmiş oldu.
Bu karar sonrası Milli Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik eylül sonrası meclis açıldığında gereken yapılacaktır açıklamasıyla tepkisini göstermişti. Aynı zamanda birçok sivil toplum kuruluşu alınan kararın meslek liselerinin sonunu getireceği yönünde açıklamalar yaparak tepkilerini dile getirdiler.Gerçekten artık meslek liseliler için kamuoyunun beklentisinin YÖK ün inisiyatifine bırakılamayacağı çok iyi anlaşıldı. Halka rağmen yapılan bu tür uygulamalar toplumda gerilim oluşturuyor çünkü. Aynı zamanda alınan bu karar YÖK’ün samimiyetsizliğini de göstermiş oldu. Daha önceki adaletsiz katsayı uygulamasını meslek liseliler kendi alanlarına yönlendiriliyor diyerek açıklayan YÖK yetkilileri yeni kararı ile bu liseleri nereye yönlendirdiğini açıklamakta zorluk çekecektir.
YÖK yetkilileri bu tür ayak oyunları ile meşgul olacaklarına mevcut üniversitelerin sorunları ile uğraşmalıdır. İlk 500’de bir tek üniversitemiz yoksa bu YÖK yetkililerini çalışmadığı anlamına gelmektedir. Klasik rejim tellallığı yapmaları, ellerine her mikrofon geçtiğinde siyasi içerikli açıklamalarda bulunmaları bilim yuvalarının asli görevlerinin dışına çıktıklarını gösteriyor. Evinde kayıtlı olmayan tarihi eserler bulunan profesör bile hemen Atatürk ilke ve inkılâplarına sarılmakta ve Atatürkçü olduğu için evine baskın yapıldığını söyleyebilmektedir.
Ben de derim ki bu tür açıklamalar Ata’nın kemiklerini sızlatıyor. İnna sabirin ya. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Bu ülkenin aydınları olan öğretim görevlileri elbette görüşlerini açıklamalılar ama bunun yeri üniversite kürsüleri değildir. Bu açıklamaların yeri bir siyasi parti veya sivil toplum kuruluşunun kürsüsüdür. Buralara üye olup bu mekanizmalarla görüşlerini açıklayabilirler.
Bunu yapmayıp mesailerini siyasilere laf yetiştirmeye harcarlarsa üniversitelerimiz ilk 500’e niye girsin ki? Üniversiteler siyasi parti merkezleri gibi çalışmamalıdır.
AB sürecinde birçok alanda rot balans ayarı yapılıyor. Bu ayarın YÖK içinde yapılması artık elzemdir. Hukuki alt yapısı doldurularak yapılacak bir düzenleme çözüm olacaktır demek istiyorum ama şu rejim tellalları yine kuru gürültü çıkaracaklardır.
Hazırlanan düzenlemenin hukuki altyapısı çok kuvvetli olursa kuru gürültülerin zayıf kalacağı beklentisindeyim.
Hayırlısı diyelim.
|