Selâm şanlı mâzimize! Selâm yarına!
Selâm zafer ordusunun silâhlarına!
Ey geçmişin yiğitleri! Selâm sizlere!
Ey yarının şehitleri! Selâm sizlere!
Nihâl Atsız
Adların kimileri Açıl vb. Adıgüzel, Ağabacı, Akarslan, Akbars (Başkurteli), Akbuğa (Tatareli), Akçabay (Kırgızeli), Alar (Hakas/Abakan), Aldan (Kazan), Altıbay (Kuzey Afganeli), Ayangır (Abakan/ Hakas), Baydık, Barak (Bulgar-Tatar Türkleri), Baygın (Gök Oğuz Türkleri), Beşbine (Göle); Bes, Besti, Bestukız (Kuzey Afganeli, Dağıstan, Türkmeneli, Kuzey Azerbaycan, Kerkük gibi Türk dünyasının çeşitli yerlerinde); Birbike (Başkurt Türklerinde); Benli, Benlikız (Afgan, Özbek, Türkmen, Hazara, Kazak Türklerinde); Beşakça (Kırgızeli), Beşgeldi (Türkmeneli), Bikbay (Mari ve Udmurtlarda; Sünnet (Özbek Türklerinde), Yalancı (Gök Oğuz Türklerinde) vb. gibi çeşitli yerlerde çeşitli sebeplerle; kimileri de Abdülhak Şinasi (Hisar), Atsız, Erbil, Mehmed Akif, Asım, Mustafa Kemal, Enver, Niyazi, Talât, Osman, Halid, Hacıgerey vb. gibi ünlü kişilere yahut beğenilen bir eserin kahramanına hayranlıktan konur. Bunlardan başka, kardeşlere verilen adların, bir ünlünün adlarını oluşturduğu veya tarihî bir olayı hatırlattığı ya da bir düşünceyi dile getirdiği görülür. Bu yazımızda bu türe girenlerden örnekler sunmak istiyoruz:
ONALTIMART: Kurtuluş Savaşının haberleşme kahramanı Manastırlı Hamdi Efendi (1890-1945) işgal kuvvetlerince (16 Martı 17 Marta bağlayan gece) İstanbulu terk etmeye zorlanır. Yıllar sonra Atatürk ona bu soy adını verir ve Nutuk’ta övgüyle söz eder. Yazılarını okumalara doyamadıklarımızdan Refik Halid Karay da Minelbab ilelmihrab adlı eserinde şunları yazar: “Öyle telgraf memurları gördüm ki, düşman neferi telgrafhane kapısından girinceye kadar makine başından ayrılmıyorlardı…’ Yunan askerleri kapıyı açıp içeri adımını attı’ diye bildirdikten sonra artık ses sada kesiliyordu.”
ATAMINKURTARDIĞIESİR. Samsunlu Haldun’un adı, Kurtuluş Savaşında Kütahya-Eskişehir cephesinde tutsak düşen dedesinden gelir. Dedesi, kendisini Ata kurtardığı için bu soy adını alır. (Cumhuriyet, 6.1.2003, 4.s.)
YAŞAR MUSTAFA KEMAL: Bağrı Baba Gürgür gibi yanan Türkmen diyarı Kerkük’te bir baba yavrularına bu adları vermiş.
MÜCAHİT SAVAŞ TANYILMAZ. Yavru vatan, güneydeki yeşil ada Kıbrıs’ta bir babanın çocuklarına verdiği adlar (Besteci Bahri Yüzlüer’den).
AZER BAYCAN TÜRKÜN: Bir Azerbaycan Türkünün balalarına verdiği adların açıklanmaya ihtiyacı var mı?.. (Diş hekimi Feridun Azeri’den).
FATİH SULTAN MEHMET, YAVUZ SULTAN SELİM, KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN: Batı Almanyada Nizamettin Yılmaz adlı bir Türkün 3 oğluna verdiği adlar.
FATİH SULTAN MEHMET. 1989 yılının 11’inci ayında Divriği-Sivasta dünyaya gelen üçüzlere verilmiş.
KORKMA SÖNMEZ ŞAFAK.İstiklâl Marşımızın ilk mısrasından.
MEHMET AKİF ERSOY. Karakter abidesi, iman ve ideal adamımızın adları verilen 3 kardeş.
UFUK TAN DOĞAN GÜNEŞ: İstanbulda 4 kardeşe verilen adlar
ATSIZ: Türk bilim ve fikir hayatının seçkin kişilerinden, karakter abidesi, tarihçi, şair, romancı, dâvâ ve fikir adamı, yüreklilik timsali, edebiyatçı Nihâl Atsız’ın öğrencilerinden şair Turan Saföz ve evdeşinin oğullarına (Gölbaşı-Adıyaman 13.1.1993-) verdiği ad.
ABDÜLHAK ŞİNASİ (Hisar): Babasının Şair-i Azam Abdülhak Hâmid ile Şinasî’ye olan hayranlığından ötürü oğluna verdiği adlar.
ALMILA, GÜNTÜLÜ, KÖMEN. İlki, Nihâl Atsız’ın şaheserlerinden, “Okuyanı muazzam etki altında bırakan” (Baskın Oran) BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ, ikincisi bir başka şaheser RUH ADAM’ın kadın kahramanlarının adları, pek çok yavruya verilmiştir. Aruzun inanılamayacak derecede başarıyla kullanıldığı “KÖMEN” şiirinin yayımlanmasından sonra da bu söz, kişi adı, soy adı ve şirket adı olarak yaygınlaşmıştır
* “Ulam” sözü için şu Kayseri türküsü hatırlanabilir: “Nar ağacı ulam ulam”.
Kimden çekinirmiş?..
Efsanevî edebiyat öğretmeni, edip ve neyzen Hakkı Süha Gezgin’e sormuşlar:
—Kimden çekinirsiniz?...
Yüzünde bir gülümseme bulutu beliren Üstad şöyle cevap vermiş:
—Ben milliyetini açıktan açığa söyleyenlerden değil, damarlarındaki kanın cinsini zaman ve muhite göre değiştirenlerden çekinirim.
TRT İNT ve BERGÜZAR
Yeniçeri gibi yeni duyduk: Kusurumuza bakılmaya ve bilcümle hatâmız affola… Geçen sayımızdaki “Bergüzar” başlıklı yazımızda, adı geçen programın TRT İnt’te tekrarlanmasını istemiş, emeği geçenleri kutlamak için söz bulamadığımızı da itiraf etmiştik. Meğer Bergüzar TRT İnt için hazırlanmışmış… Telefonla arayan üst kademe bir TRT yetkilisi, bunları söyledikten sonra da bir müjde verdi: BERGÜZAR bundan sonra da devam edecek… Bir artı bir eksiyi burada da götürür, bir müjde bir yanlışı siler mi bilemeyiz. Bu noktayı sevgili okurlarımızın takdirlerine bırakıyoruz.
Bu yazının kaleme alındığı (veya: bilgisayarla dizildiği) temmuzun son haftasındaki sıcaklar, insanları bezdirirken, bir de duyalım: BENGİ ekibi sıcak soğuk demeden, uzak yakın bakmadan, gece gündüz aldırmadan, yorgunluktan bîtap düşmeleri önemsemeden memleketin dört bucağında DERLEME YAPMAYA çıkmış… Bilindiği gibi bu tür kültürel programlar ancak aşkla şevkle yapılır… Çalışanlara Allah kolaylık versin demekten, haklarında hayır dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor…
Şimdi burada bir soru sormanın tam sırası geldi inancındayız: Kültür faaliyetlerinde bulunduklarını iddia eden bir takım dernekler, vakıflar, kuruluşlar var… Önüne gelenlere bol keseden ödül dağıtıp iş yaptıklarının vehmiyle yanıp tutuşuyorlar. Mevlâm âcil şifalar versin. Biz gelelim işin bamteline: Acaba bu zatı muhteremler, bu seçkin kuruluşlar BENGİ gibi, BERGÜZAR gibi MÜZİĞİMİZ–KÜLTÜRÜMÜZ gibi dostu düşmanı hayran bırakan, seyredilmelere doyulamayan; fingirdemeden, yılışmadan, sırnaşmadan, sırtarmadan, kırıtmadan, sırıtmadan, hoplamadan-zıplamadan, tepinmeden, alkış dilenmeden program hazırlayanlara ödül vermeyi düşünmezler mi?!!
Bizden hatırlatması…
|