Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yazan ve ilköğretim Türkçe Dersi (1-5. sınıflar) Öğretim Programı Ankara 2004 yazılı 132 sayfalık bir kitapçık var. Bu kitapçıktaki sloganlar insanı çıldırtacak kadar fazla. Kitapçığın 6. ve 7. sayfalarının ne kadar çelişki ve tutarsızlıklarla dolu olduğunu görünce diliniz tutulacakmış gibi sıkıntıya gark oluyorsunuz. “Olmaz böyle şey!” diye haykırasınız geliyor, fakat haykıramıyorsunuz. Türkçenin mantığının param parça edildiği tutarsız cümlelerdeki çıkarımların sanki yargılarla değil de, kavramlarla yapıldığı gibi bir izlenim ediniyorsunuz. Programda yenilik adına yüzeyselliğin kol gezdiğini görünce, daha çok hayret ediyorsunuz.
Kitapçığın 6. sayfasında “a. Genel Amaçlar” başlığı altında öğrencilere kazandırılacak becerilerin sıralandığı 13 madde içinde sadece bir maddede “Türkçe” sözcüğü geçmektedir. Amaçların sıralanışı ise, evlere şenlik… Zihinsel becerileri geliştirme teriminin içeriğinde zihinsel işlevler, işlemler öyle bir çorba edilmiştir ki, şaşmamak mümkün değil… Tasarlama ilgi duyma, hatırlama, imgelem gücü, dikkat kesilme ve diğer bilme ile ilgili işlevler amaç dışı bırakılmıştır. Sembolize etme, soyutlama vb. kavramlar zaten sınır dışı edilmişlerdir. 13 maddenin 8 tanesinde beceri sözcüğü geçmektedir. Ancak bu becerilerin ne tür beceriler olduğu, nasıl kazanıldığı veya kazanılacağına dair belirtiler pek belli değildir. Beceri, öğrenmelerdeki ustalaşma ile ilgili bir içeriği olan sözcüktür. 8 beceri alanındaki becerileri daha kısa ve öz olarak ifade etmek mümkündür.
“Genel Amaçlar başlığı altında Türkçe öğretiminin amacı, Türk Milli Eğitiminin genel amaçları ve temel ilkelerine uygun olarak:” cümleciğinde; gereken sözcük “Eğitiminin” olarak eksik yazılmıştır. Daha sonra herhangi bir dil öğretimiyle ilgili beceriler 1. madde olarak yazılıvermiş, Türkçe sözcüğü rafa kaldırılmıştır.
Türkçenin dil yapısını kavrama gibi bir içerik yok sayılmıştır. İkinci maddede “Türkçeyi sevdirmek” diye bir deyim var. Türkçe kime sevdirilecektir. Türk çocukları zaten Türkçeyi sevmek zorundadırlar. Türkçeye saygı duymalarını sağlamak dense daha doğru ve etkili kullanımı yanında akıcı ve güzel Türkçe kullanımı da gerekir. Kendi dilinin güzelliklerini göremeyen zihinlere ne diyelim?
3. maddedeki beceriler ise, zekâ sözcüğünün içlem ve kaplamını hiç bilmeyen, fakat bir sürü sözcük ezberlemiş bir yazarın kaleminden çıkmış hilkat garibesi bir beceri grubuna ait. Zihinsel işlevlerin hangi işlemlerle beceriye dönüşeceğini ayrıt edemeyen bir bulanık düşünce ürünü. Anlama, sorgulama, tahmin etme ve değerlendirme zihinsel işlevlerdir. Onların işlemlerle bir arada sayılmasına gerek var mıdır? Analiz ve sentez sözcüklerinin Türkçe karşılıkları vardır. Hem de çok güzel sözcüklerdir. Niçin kullanıldığını bilen varsa söylesin.
4. madde ise şöyle: “Metinler arası düşünme becerilerini geliştirerek söz varlığını zenginleştirmek”. Düşünme zihinsel işlevlerdendir. Nasıl beceri olur? Hem de metinler arası denilerek, benim aklım almıyor. “Metinler arası düşünme becerilerini geliştirerek” cümleciğinde, düşünme becerileri metinler arasına gizlenmişler mi, yoksa gizli güçlerini gitgide gerçekleme amacı mı taşıyorlar? Bu becerilerin bilinci hangi özelliklere sahip? Saçma ve çelişkili bir cümleyi amaç olarak yazmak, hangi aklın ürünüdür.
5. madde ise öyle tuhaf ki. “Düşünme, iletişim, işbirliği, problem çözme ve girişimcilik” sözcükleri farklı alanlarla ilgili sözcüklerdir. Girişimcilik karakterinden, ruhundan öz edildiğini biliyorum, fakat beceri olduğunu yeni öğreniyorum. Hangi dile ait bir amaç olduğu ise belli değil. “Burası Türkiye, ne olsa gider” mantığının sonucu bu. Olmaz ve olamaz ve de olmamalı böyle bir şey.
Diğer 8 madde ile ilgili eleştirilerle canınızı sıkmak istemiyorum. Yalnız 10. maddedeki insan psikoloji, sosyoloji, antropoloji, ekonomi ve politik (hukuk) olanlarla sınırlandırılmış bir insan örneğine gönderme yapmaktadır. Bu maddedeki insan örneği ile bu Türkçe öğretim programı hiçbir yere varamaz. Bu anlayış yaşam gerçekliğini kitaplarda arayıp duran gerçeklikten kopuk, ideolojik bir anlayıştır. Program mantığına uygun olabilir, ama yaşam gerçekliğine asla!..
Kitapçığın 7. sayfasında “b. Üst Beceriler” başlığı var. Meğer beceri sözcüğünün “üst” tarafı da varmış. Alt tarafı nerede acaba? Daha sonra bunların her sınıfta kazanılacak temel becerilerle ilişkilendirildiği görülüyor. Fakat yetkinlik sözcüğünü bilmediklerinden “üst beceriler” deyip geçiverme alışkanlığında oldukları anlaşılıyor. Kısaca yatkınlıklar, yetenekler, yetiler ve yetkinlikler konusunda bilgi eksikliği çektikleri izlenimi ortaya çıkıyor. “Üst beceriler” alanı ise bir âlem. Derde deva olmayacak her şey alt alta yazılıvermiş. Alanlar arası gruplama ve sınıflama diye hiçbir şey yok. Eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme grubu ile problem çözme, araştırma ve karar verme arasına iletişim alanı ilgisiz olduğu halde dahil edilmiş. Bilgi teknolojilerini kullanma becerisi, 11 amaç arasında 8. sıraya yerleşmiş. Ne derece doğru olduğuna karar veremedim. “Metinler arası okuma” deyiminin nasıl bir beceriye gönderme yaptığını da bilemiyorum. Hangi metinler olduğu belli değil. Başka dilden metinler de olabilir. Vay benim güzel Türkçem. Ne kadar çok düşmanın varmış. Senden görünüp sana benzeyen, fakat senden olmayanların elinden daha çok çekeceğin var gibi… Bu zihniyetin elinden daha çok eziyetler çekmeye “hazır ol güzel Türkçem”.
|