Çapraz Ateş

 

Kemal Çapraz  

Fransa kendi azınlığına Fransız!..


Fransa’da 24 yerel dil konuşuluyor, ancak Fransa’da resmî yazışmalarda Fransızca’dan başka bir dil asla kullanılamıyor. Bundan 4 yıl önce 2 Bröton delikanlısı Paris Asliye Hukuk Mahkemesi’nde kendi aralarında anadillerini konuşunca hâkim tarafından dışarıya atıldıkları gibi, Fransız polisi tarafından da mahkeme önünde feci şekilde dövüldüklerini kamuoyu hâlâ unutmadı. Hiçbir Fransız yayınevinde Brötonca veya Bask dilinde kitap basmak veya saha araştırması yapmak, bunları yayınlamak mümkün değildir. Kitapçılarda da bulundurmak mümkün değildir.

Türkiye’yi her fırsatta azınlık haklarını korumadığı için suçlayan Fransa, konu kendisine gelince, “Azınlıklar ülkeyi böler” dedi. Avrupa Konseyi bünyesindeki Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele İçin Avrupa Komisyonu (ECRI) Fransa’yı azınlıklar konusunda uyardı. Türkiye’ye azınlıklar konusunda her türlü baskıyı yapmaktan geri kalmayan ve sık sık da Ermeni Soykırımı iddiasını gündeme getiren Fransa, sıra kendisine gelince, “Fransa bölünmez, lâik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir. Etnik köken, ırk ve din ayırımı yapılmaksızın tüm vatandaşlar yasalar önünde eşittir. Azınlıklar kavramı, Fransız hukukuna yabancıdır. Azınlıklar kavramını katı bir şekilde ele almak olumsuz sonuçlara yol açar” şeklinde cevap verdi.
İşte Türkiye karşısında Avrupa ülkelerinin ne kadar çifte standart uyguladığının açık bir delili daha. Daha ne kadar delil göstermeliyiz ki toplumu inandıralım. Avrupa ülkeleri her zaman Türkiye’ye karşı çifte standart uygulamışlardır. Bu onların yapısında ve ahlâk anlayışında vardır. Bizim kızdığımız Avrupa’nın bu standardı değildir. Çünkü onların hayat felsefesi budur. Adaletsizlik, haksızlık ve Türk düşmanlığı iliklerine kadar işlemiştir. Bizim kızdığımız bizim yöneticilerimiz. Fransa’nın verdiği cevabın bir benzerini Türkiye Cumhuriyetini yönetenler vermeliydi Avrupa’ya. Asıl, Türklerin tarihinde azınlık uygulaması olmadığını bütün dünyaya bildirmeliydi. Ama böyle olmadı, Fransa’nın gösterdiği tepkinin yüzde birini bile biz gösteremeden azınlıklarla ilgili her türlü dayatmaya evet dedik. Hâlbuki, Fransa’da Fransızca resmî dil kabul edildiğinde Franklar ülke nüfusunun ancak yüzde 25’ini oluşturuyordu. Şimdi siz Fransızlara, Baskların haklarını niye vermiyorsunuz, Korsikalılara yaptığınız baskıyı kaldırın, Brötonlar’ın, Normanlar’ın, Alcaslar’ın hakları nerede diye sorabiliyor musunuz?.. Fransa’da 24 yerel dil konuşuluyor, ancak Fransa’da resmî yazışmalarda Fransızca’dan başka bir dil asla kullanılamıyor. Bundan 4 yıl önce 2 Bröton delikanlısı Paris Asliye Hukuk Mahkemesi’nde kendi aralarında anadillerini konuşunca hâkim tarafından dışarıya atıldıkları gibi, Fransız polisi tarafından da mahkeme önünde feci şekilde dövüldüklerini kamuoyu hâlâ unutmadı. Hiçbir Fransız yayınevinde Brötonca veya Bask dilinde kitap basmak veya saha araştırması yapmak, bunları yayınlamak mümkün değildir. Kitapçılarda da bulundurmak mümkün değildir. İşte şimdi bu ülkelerden biz azınlıklar konusunda ders alacağız öyle mi?.. Yazıklar olsun!..
Ama bu Fransa Avrupa Birliği üyesi... Ama bu Fransa bize akıl veriyor. Biz de bu Fransa’ya önce sen kendi ülkene bak diyemiyoruz.
AVRUPA’NIN YENİ DAYATMASI DİNİNİ ÖĞRENME
Avrupa Konseyi, Irkçılıkla Mücadele Komitesi, Türkiye raporunda, nüfus cüzdanlarından din ibaresinin kaldırılmasını, din derslerinin mecburî olmaktan çıkarılmasını istedi. Bu isteklere ayrıca Hristiyan ve Yahudilere daha fazla imtiyazlar verilmesini de ekledi. Açıkça öğrencileriniz İslâmı öğrenmesin, ama Hristiyan ve Yahudilere daha fazla imtiyaz verilsin ki, onlar misyonerlik faaliyetleriyle Türkiye’yi hristiyanlaştırma çabalarını hızlandırsınlar. Misyonerliğin çok yoğun bir şekilde uygulandığı ülkemizde bir yandan da Rum ve Yunan sevgisi hızla aşılanıyor. Türkiye’nin Rum aşkını geçen ay yazmıştım, Türkiye’nin dört bir tarafından bu tür faaliyetlerin olduğuna dair bilgi ve doküman aldık. Bunları yeri ve zamanı geldikçe teker teker açıklayacağız. İşte bizler içerde bu işlerle uğraşırken ABD, Irak’ın kuzeyindeki güçlerini takviye ediyor. Türkiye’nin Kerkük hassasiyeti neredeyse hiç kalmadı. Kıbrıs’la ilgili Cumhurbaşkanı büyük dava adamı Rauf Denktaş yalnız bırakıldı. Şimdi bizler hangi konuyla uğraşacağımızı da şaşırdık. Bu ihanetlerin hepsini yazsak ciltler dolusu ansiklopedi çıkarmamız lâzım. Ama bizler kamuoyuna bu ihanetleri teker teker açıklamaya ve yayınlamaya kararlıyız. Bu ülkenin sahipsiz olmadığını, bu ülkede sağ duyulu vatandaşlarımızın bulunduğunu dost düşman herkes bilmeli. Türkiye’den devlet tavrı beklemek hepimizin hakkı. Bizler Türkiye Cumhuriyeti’ni böyle teslimiyetçi bir tavırda görmek istemiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni tavizsiz şahsiyetli bir ülke olarak görmek istiyoruz. Bu da sanırım her Türk’ün hakkıdır...



www.ufukotesi.com - 02 / 2005  

kemalcapraz@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.