2004 yılında eğitim yine çok konuşuldu fakat bu alanda hiçbir icraat gerçekleştirilemedi. Aslında yapılmak istenen bir takım icraatlar oldu lâkin sahneye yine rejim elden gidiyor naraları atan gruplar ve partiler çıktı. Sonuçta yapılmak istenenler yapılamadan bu uygulamalardan vazgeçildi.
Hükümet 10 bin öğrenciyi ücretsiz özel okullarda okutma kararı aldı. Formlar dağıtıldı, paralar toplandı, tercihler yapıldı ve bir mahkeme kararı ile bu plan iptal edildi, uygulama rafa kaldırıldı.10 bin öğrencinin iyi bir eğitim alma hakkı gasp edilmiş oldu.
Çoğu kesimin şikayetçi olduğu YÖK yasasının değiştirilmesi yönündeki çalışmalar yine aynı grupların rejim kaygıları nedeniyle sona erdirildi. |
Yapılan baskıların şiddeti başbakanın şu sözleri ile çok iyi anlaşılıyordu. YÖK yasasını değiştirebilmenin bir bedeli var ve hükümetimiz bu bedeli ödemeye hazır değil’
Kimler nasıl bir baskı yapıyordu ki koskoca başbakan bir bedelden bahsediyordu? Yapılmak istenen çoğunluğun şikayetçi olduğu YÖK yasasını değiştirmek değil miydi? Bu ne biçim tabu ki bir başbakan bu tabuya elini attığında bedel ödemek zorunda kalıyor. Bu nasıl bir yasa. Akıllara zarar bir durum bu.
Rejim tellalları çıkardıkları kuru gürültü ile eğitim alanında yapılan reform çalışmalarına engel olmaktalar.
Bu bana eskileri hatırlatıyor. Eskiden bir kısım dindar geçinen gruplar yapılan her şeye din elden gidiyor naralarını atıp içeriğini bildikleri veya bilmedikleri her şeye itiraz ediyorlardı. Soruyorum: Rejim tellallığı yapan grupların bu eski hazretlerden ne farkı var?
2004 yılı maalesef eğitim anlamında koskoca bir fiyasko ile geçti.
YÖK yasasına el dokunulamadığından ÖSS aynen uygulanmakta. Lise-3’üncü sınıf hâlâ fotokopilerle geçiştirilmekte. Milli Eğitim Bakanımız kabul etmese de lise-3 müfredatı birçok okulda uygulanmıyor. Çünkü lise-3 üncü sınıftan ÖSS’de soru çıkmıyor. Durum böyle olunca öğrenci dersi dinlemiyor, öğretmen ise dinletemediği konuları anlatmak istemiyor.
Gerçi devamsızlıkların olmaması, lise-3 öğrencilerinin sene sonuna doğru aldıkları raporların engellenmesi yönünde bir takım çalışmalar yapıldı. Ben iddia ediyorum lise-3 öğrencilerimiz yine 2005 yılının Nisan-Mayıs aylarında rapor alacaklar ve okula gitmeyeceklerdir. Çünkü çıkarılan yönetmelikler yaraya merhem olabilecek reçeteler değildir. Lise-3 üncü sınıftan ÖSS’de soru çıkması tek çözümdür. Bunun dışındaki uygulamalar abesle iştigalden başka bir şey değildir.
ÖSS’deki katsayı uygulamasından meslek lisesi öğrencileri hala zarar görmektedir. Bazı meslek liselerinin tercih edebileceği 4 yıllık fakülteler olmadığından bu öğrenciler sadece 2 yıllık yüksekokullarına gidebilmektedir.
Bir eğitimci olarak meslek lisesi mezunlarının Avrupa’daki gibi kendi mesleklerini yapabilmeleri ve sadece bu alanlara kanalize edilmelerini anlayabilirim. Fakat ülkemizde alt yapı oluşturulmadan yapılan bu uygulama meslek liselilere eziyet etmekten başka bir işe yaramıyor.
Düşünün, 2 yıllık fakültelerin meslek liselerinden ne farkı var. Lise eğitimini 2 yıl daha uzatmaktan başka bir şey değildir bu uygulama.2 yıllık fakülte mezunu bir öğrencinin iş alanı ile meslek lisesi mezunu bir öğrencinin iş alanı ve iş bulma olasılığı aynı.2 yıllık üniversite mezunu bir erkek öğrenci askerliğini lise mezunları gibi yapmaktadır. Yüksekokul diplomasının artı hiçbir özelliği yok. Öğrenci ne diye gitsin ki bu okullara. Meslek liseleri ve yüksekokulları bu okullara sağlanan iş yolları ve sosyal yaşamdaki (askerlik gibi) iyileştirilmelerle cazibe merkezi haline getirilmelidir. İşte o zaman şu anki ÖSS sisteminin fakülte tercihleri kısmı mantıklı hale gelmiş olur.
2004 ÖSS sınavında fakülte taban puanları 200-300 bandında anormal artışlar gösterdi. Lise-3 konularının ÖSS’ye dahil edilme ihtimali öğrencilerin puanı yettiği her bölümü yazmasına sebep oldu ve aşırı talepten puanlar yükseldi.
2004 yılında liselere giriş sınavlarına yönelik bir takım çalışmalar oldu. Sınavlar ayrı ayrı değil tek bir sınav haline getirilerek birleştirildi.
Uzun lâfın kısası, eğitim alanında beklenen reformlar 2004 yılında gerçekleştirilmedi. 2005 yılında yapılacak çok şey var. Başbakanın bahsettiği bedel nedeniyle eğitim sorunları el yakmaya devam edecek gibi.
YÖK yasası bütün kesimlerin uzlaştığı bir taslak hazırlanarak değiştirilmelidir. Üzerinde uzlaşılan bir metin o bedelin ödenmesini gerektirmeyecektir. Bu işin safiyane yorumu. Safiyane diyorum çünkü proje üretmeyip sadece yapılanlara itiraz eden, gürültü çıkaran, ideoloji gözlüğünü çıkaramayan, karşı tarafı sürekli öcü olarak gören, toplumun bazı isteklerine gericilik anlayışıyla yaklaşan kesimlerle uzlaşmak deveye hendek atlatmaktan daha zor gibi.
Aslında bir yol var.
Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi almış bir ülke, bu tarz bir YÖK yasası ile müzakereleri yürütemeyecektir. Sanırım Avrupa’nın baskıları yüzünden bu yasayı değiştirebiliriz. Bence bir bedel ödemeden modern bir üniversite yasasına sahip olmanın tek yolu müzakere sürecini beklemektir. Bu çözüm benden.
Eğitimde sorunlarımız çok. 30 bin öğrenci üniversite sınavında sıfır puan alıyor ise ve lise birincileri üniversite sınavını kazanamıyorsa bir yerlerde yanlış yapılıyor demektir.
2005 yılının bütün eğitim sorunlarımıza merhem olması en büyük temennimiz.
|