Zekice

 

Zeki Hacı ibrahimoğlu  

AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE


Türk Milletinin önündeki tuzaklar ve Milletimizin tabii dirençlerinin çeşitli oyunlarla yıkılması yolundaki gayretler konusunda,başta devletimizi yönetenler olmak üzere,bir milli şuur uyanıklığı ve hassasiyeti gerçekleştirmesinin,bu konuda aziz milletimizin aydınlatılmasının hepimizin üzerine düşen tarihi bir görev olduğu inancındayım. Öncelikle Siyasetçiler ,Aydınlar ve bilhassa yazılı ve görsel basın olmak üzere hepimiz yüzyılların kavşağında bulunduğumuz şu günlerde üzerimizdeki sorumluluğun ağırlığını hissetmeli ve tarihin şaşmaz yargısından korkmalıyız.

Türk Milletinin önündeki tuzaklar ve Milletimizin tabii dirençlerinin çeşitli oyunlarla yıkılması yolundaki gayretler konusunda,başta devletimizi yönetenler olmak üzere,bir milli şuur uyanıklığı ve hassasiyeti gerçekleştirmesinin,bu konuda aziz milletimizin aydınlatılmasının hepimizin üzerine düşen tarihi bir görev olduğu inancındayım.
Öncelikle Siyasetçiler ,Aydınlar ve bilhassa yazılı ve görsel basın olmak üzere hepimiz yüzyılların kavşağında bulunduğumuz şu günlerde üzerimizdeki sorumluluğun ağırlığını hissetmeli ve tarihin şaşmaz yargısından korkmalıyız.
Bugün Avrupa Birliği dayatmaları ile Türk milletinin önüne getirilen bazı konuların, birçok çevrede büyük bir süpriz etkisi yarattığı görülmektedir. Şaşkınlık duyanlar arasında Türk milletini yönetenlerinde bulunması milletimizin geleceği bakımından ciddi endişeler duymamızı gerektirmektedir.
Meselenin vahameti mevcut ev ödevi listesinin bir müzakere metni olmayıp bir tebligat olmasıdır. Milletler arası münasebetlerdeki asgari nezakete bile uymayan bu metin ancak ve sadece savaş kaybetmiş ve kayıtsız şartsız teslim olmuş bir ülkeye imzalatılacak cinstendir.
Türk Milleti Türkiye Cumhuriyetini bir imparatorluğu feda ederek yeni bir toplumsal sözleşme ile kurmuştur.Bu sözleşmenin konjoktürel hadiselerle değiştirilmesinin mümkün olmayacağının hem devleti yönetenler hem de Siyasetçisi,aydını ve medyasıyla herkes tarafından bilinmesi gerekir.
Türkiye Cumhuriyetini oluşturan toplumsal sözleşmenin temelinde ülkede yaşayan bütün insanların eşitliği ilkesi vardır. Geçen 81 yıllık uygulamalarda ülkedeki insanların etnik kökenlerine göre tek bir farklı davranış olmamıştır.
Şu veya bu etnik menşeli olduğu için eğitim meslek seçimi devlette görev almış veya iktisadi faaliyetlerde bulunma veya yargı önünde hak arama gibi temel insan hakları açısından Türk milletini utandıracak tek bir uygulama mevcut değildir.
Etnik ayrımcılık Türk milletinin tanımadığı bir kavramdır, çünkü Türk milleti kavramı hem Türkiye Cumhuriyetini oluşturan kamusal iradede hem devletin hukuki yapısında hemde imparatorluk sonrası yeni devletin oluşmasına etki eden fikri harekette etnik bir kavram değil sosyolojik bir kavramdır.
Bu kavram suni olarak oluşturulmuş ta değildir, toplumsal yapıdan yüzyıllarda oluşan kaynaşmadan hayat pratiğinden gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde yaşayan insanların çok büyük çoğunluğu bu günde etnik bir ayrışma talep etmemektedir.
Bu kesimlerin dil ve kültürleri üzerinde hiçbir baskı söz konusu değildir.Bu alt kültürler hiçbir müdahale görmeksizin yaşatılmakta ve gelecek nesillere aktarılmaktadır.
Türkiyede bireylerin tamamına yakının etnik kimlikleriyle anılmak gibi bir talepleride yoktur. Bu yasak veya aşağılanma sebebi olduğu için değil Türk Milleti kavramına olan inançtan dolayı böyledir. Türkiye’de hiçbir ayırıma tabi tutulmayan bir grubun içinden bir takım insanlar çıkmış ve ayrı bir devlet kurmak için on beş yirmi yıl silahlı terörist faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Etnik ayrışmayı esas alan bu uzun terör devrindeki,aynı zamanda bütün dünyada mikro-milliyetçilik rüzgarlarının estiği bir zaman dilimidir.O grubun bir çok ferdinde bir ayrışma bilinci oluşturulmuştur.
Bugün bölücü terörün beyinleri ve onu destekleyenler silahlı mücadele yönteminden şimdilik vazgeçerek Teröristbaşının İmralı’daki duruşması sırasında açıkladığı gibi siyasal zemini esas olan ve bol bol demokrasi, insan hakları, eşitlikgibi evrensel değerlere gönderme yapan yeni bir strateji denemesine giriştiler.
Silahlı terör yerine taleplerini kültürel haklar ve “Demokratik cumhuriyet birlik”çerçevesinde takdimi daha olumlu ve doğru bir stratejinin gereği olarak gündeme soktular.Türkiye Cumhuriyeti, milletinin bütünlüğündenve vatan topraklarının tamamiyetinden emin olmak ihtiyacındadır.
Avrupalı bunu Nevrotik bir saplantı algılayabilir çünkü Türkiyenin gerçekleri ile Avrupanın gerçekleri birbirinden farklıdır.Türk millleti ülkedeki belirli bir grup için kültürel haklar eğitim vb. Talep ve dayatmaların altında ayrı bir millet yaratmak fikri bulunduğunu bilmektedir ve kendi eliyle içinden ayrı bir millet çıkarmayacaktır.
Bütün bu olup bitenlerin Türkiye”ye ve Türk milletine herhangi bir zarar vermesi mümkün değildir.Bu gibi temel meselelerle ilgili olarak sağlam bir düşünce zeminine sahip bulunmayanlar kolaylıkla paniğe kapılmakta veya birtakım rüzgarların önünde oraya buraya sürüklenmektedirler.
Sağlam durmak ve neyi niçin savunduğumuzu bilmek durumundayız.Milletimiz Terör doruk noktasında iken günde birkaç evladının şehit naaşını vatan toprağına verirken bile vakarından birşey kaybetmeden bir gibi baykuş seslerini de sabırla dinlemiştir.
Zaafta olanlar bütün devirlerde olduğu gibi aydınlarımız ve siyasetçilerimiz arasından çıkmaktadır.Bilhassa yazılı ve sözlü basınımız,bilerek veya bilmeyerek hangi yanlışları yaptığını elindeki gücü neler için kullandığını sorgulamak zorundadır.
Devlet bütün organları ve kurumlarıyla anayasa ve yasalarımızda belirlenen esaslar ve uzun yıllar boyunca edinilen birikim ve teamüllerin oluşturduğu ilkeler çerçevesinde yönetilir.
Sıfatı ve makamı neolursa olsun hiçkimse bu esasları bir kenara iterek şahşi tercihlerine ve çevre ilişkilerine göre keyfi bir üslüp benimseme hakkına sahip değildir. Bazı çevrelerin teşvik ve alkışları devlet geleneğini hiçe saymak anlamı taşımaz uygulama yanlışlıklarını telafi edemez.
Özellikle devletin kritik makamlarında bulunan,ülke güvenliği için stratejik önem taşıyan kurumlarda görev yapanları,söz ve davranışlarına daha fazla özen göstermeleri şarttır.Zira iyice düşünülmeden yapılan çıkışlar bu kurumların gereksiz şekilde siyasi polemiklerin içine çekilmesine, saygınlığın zedelenmasine yol açtığı gibi yaşanılan ortamda canlı tutulması dahada önem kazanan milli reflekslerin yıpranıp yavaşlatılması sonucunu doğurur.
Kaldıki AB’nin son tavır ve davranışlarının ve ana dilde yayın ve eğitim hakkıyla amaç ve içeriği dikkatle gizlenmekr istenen taleplerinin demokratik mülahazalarla ve insan hakları gayretkeşliği ile değil siyasal amaçlara hem de PKK’nın siyasal amaçları doğrultusunda düzenlendiğini ortaya koymaktadır.
Bu son tarih alma olayı herkesin sıfat ve konumuna uygun şekilde dikkatli ve ölçülü davranmasının ne derece gerekli olduğunu ortaya koymaktadır. Tarih de alsanız AB’nin bütün isteklerini yerine getirsenizde AB’ye alınmayacağınızı bilmeniz gerekmektedir. Çünkü siz Viyana kapılarına dayanmışsınız, siz Avrupa krallarını Vezirlerinize dahi denk tutmamış bir milletin mirasçısısınız.
Şuanda Avrupayı yönetenlerin çoçukluklarında ana babaları yaramazlık yaptıklarında Türkler geliyor diye korkuturlardı.
Tarihi iyi okuyun ve haritaya iyi bakın diyorum.


www.ufukotesi.com - 01 / 2005  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.