Sözün Özü

 

Alptekin Cevherli  

Ehven-i Şer


Bazı gazeteciler Bush ve Kerry arasında seçim yaparken sanki kendileri oy verecekmiş gibi (?) Bush için "ehven-i şer" tabirini kullanmaktan çekinmediler... Peki 'Ehven-i şer' ne demektir?

ABD'de gerçekleşen seçimlerde Başkan Bush'un yeniden ülkenin direksiyonuna oturması Türkiye'mizde bazı kesimleri fazlasıyla memnun ederken, halkımızın genel olarak olumsuz tepkisiyle karşılaştı...
* * *
Bazı gazeteciler Bush ve Kerry arasında seçim yaparken sanki kendileri oy verecekmiş gibi (?) Bush için "ehven-i şer" tabirini kullanmaktan çekinmediler... Peki 'Ehven-i şer' ne demektir? İsterseniz önce yazımıza buradan başlayalım. "Şer," bildiğiniz gibi kısaca 'kötü' anlamına geliyor. Ehven-i şer dediğimizde ise iki kötü arasında tercih yapma durumunda kalındığı ve kötünün iyisinin tercih edilmesini anlıyoruz. Tabii bu Türk Dil Kurumu’nun verdiği tanımın özeti. Oysa bizim basınımız Bush'un seçilmesine bir hayli sevindi... Öyle pek de iki kötü arasında tercih yapılmış gibi halleri yoktu... Özellikle medya patronlarımızın ağzı kulaklarında... Bunu belli kalemşörlerinin yaptığı salvo atışlarından da zaten çok rahat anlayabiliyorsunuz. Acaba bu sevincin sadece borsanın tavan yapması ile açıklanması mümkün mü? Yoksa bir de embeded (iliştirilmiş-yerleştirilmiş) gazeteciler mi ne vardı? Bunlarla bir alâkası var mı? Her neyse!
Bu kalemşörler, "bir ellerinde divit, bir ellerinde hokka umurlarında mı dünya?" nağmeleriyle diz üstü bilgisayarlarını boğazdaki yalıların pencerelerinin önüne koymuş, Türk Milleti'nin geleceği hakkında ahkâm kesiyorlar...
* * *
Neler demiyorlar ki? Bush'un ve ekibinin Türkiye'yi sevdiğinden ve stratejik önemini bildiğinden tutun da Ermenilere karşı nasıl kahramanca Türkiye'yi savunduklarına kadar ne methiyeler düzüyorlar?... Hatta sayın büyükelçi gazetelere beyanat veriyor; Ermeni tasarısı dört yılda bir böyle gündeme gelir siz telaşlanmayın, başkanlık koltuğuna oturunca gerçeklerin farklı olduğu görülür diyor. Kerry kazansaymış Türkiye'yi tanıyıncaya kadar iki yıl geçermiş, isabet olmuş; daha neler neler?
* * *
Tabii bu arada insanın aklına gelmiyor değil, acaba Süleymaniye'de Türk irtibat timini kalleşçe tutuklayıp, üzerlerinde üniformaları olduğu halde kafasına çuval geçirip şehrin sokaklarında teşhir eden acaba hangi ülkenin askerleriydi diye? Ve daha da önemlisi... Bu baskını yapan albayın “Benim Beyaz Saray'ın izni olmadan böyle bir şey yapacağımı nasıl düşünebiliyorsunuz?" sözünü!!!
Yahut geçen yıl Ermeni soykırım yasa tasarısının az daha Kongre'den geçecekken durdurulduğunu... Ama karşılığında Ermenistan'a sınır kapısı açma, Birinci Dünya Savaşı döneminde göçe tabi tutulan Ermenilerin sigorta masraflarını 'faiziyle birlikte' ödeme görüşmelerine başlama gibi taleplerin öne sürüldüğünü...
Veya ABD kontrolündeki Irak'ın Kandil Dağı'nda halen 3000 bin civarında silahlı PKK/KADEK/KONGRA-GEL (veya ne haltsa) terör örgütü üyesinin barındığını nasıl unutabiliyorsunuz?
Hatta 90'lı yıllarda PKK'nın terhis olmuş 40'a yakın askerimizi evlerine dönerken bindikleri otobüsü durdurup kurşuna dizilmesi emrini veren terörist Osman Öcalan'ın bugün ABD ile görüştüğünü açıklamasını ve bunun üzerine Washington yönetiminin bırakın yalanlamayı alt düzey memurlarımızla temas olmuştur ama pazarlık yapmadık şeklinde görüşmeyi doğrulamasını...
Üstelik ABD'nin teröre karşı savaş ilan ettiğini söylerken 30 bin kişinin canına mal olmuş bu terör örgütüne sevecen yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
* * *
Bütün bunlar olurken iktidarda 'Türk dostu Başkan Bush'un olduğunu göz önüne alırsanız geriye tek bir söz kalıyor, "bizim böyle dostumuz varken düşmana ihtiyacımız yok!"
Ehven-i şerdi, değil mi?
Öte yandan Kerry ile Bush'un kıyaslamaları yapılıyor, ikisinin de 7'nci ve 8'inci kuşaktan İngiliz soylu akraba olması, 32'nci kuşaktan ise Romanya'da Türk kanı içmesiyle meşhur olan ve 130 bin Türk'ün öldürülmesi emrini veren Kont Drakula'nın (Vlad Tepeş'in) torunu olmaları, veya Musevilikten Hıristiyanlığa dönmeleri gibi...
"Al birini, vur ötekine" diye buna diyorlar herhalde...
* * *
Netice-i kelâm, aslında Bush da başkan olsa, Kerry de başkan olsa aslında Türkiye için hiç bir şey değişmeyecekti... Çünkü büyük devletlerin asırlık stratejileri vardır. Yüz yılı bir gün olarak görürler... Hükümetlerin değişimi devlet politikasını değiştirmez. ABD'nin de Türkiye politikası bellidir, bunu kısaca; "Ne öldürmek, ne güldürmek!" şeklinde açıklayabiliriz.
Bundan hoşnut değilseniz çaresi de bellidir: Güçlenmek! Hem de el parasıyla değil, kendi zekası ve emeğiyle güçlenmek! Kimseye yaranmak için değil, bir bütün olarak güçlenmek!
İşinize gelirse...



www.ufukotesi.com - 11 / 2004  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.