Toplum hafızasının zayıf olduğundan söz ederiz. Oysa hiç de öyle değil. Toplum hafızası, medyanın gündemiyle doğru orantılı.
Medya istediği sürece, toplumu hiç ilgilendirmeyen konular hep gündemde kalır. Medya istemediği sürece, en önemli konular bile unutulur gider...
Söz gelişi yıllardır hükümetlerin, Sağlık Bakanlıklarının en önemli projesi olduğu halde, bir zaman sonra sessiz sedasız unutulup giden “Aile Hekimliği” projelerine ne oluyor?
Yıl 1984... Sağlık Bakanı Mehmet Aydın’dan başlayan süreçte kimler gelip geçti? Halil Şıvgın, Yıldırım Aktuna, Halil İbrahim ÖZSOY... Hepsi iyi niyetle kolları sıvıyorlar. Sonra bir bakıyorlar ki iş hiç de öyle göründüğü gibi değil...
57. Hükümette Sağlık Bakanı Doç Dr. Osman Durmuş, o dönemde medyanın kendisini birçok farklı gündemlerle manşetlere taşımasına rağmen, hakikaten gerek aile hekimliği üzerine gerek sağlık sistemimiz üzerine çok radikal kararlar alıyordu. Örneğin mesaide dörtten sonraki zamanı değerlendirmek için yaptığı girişimler, lüzumsuz hastane yapımına gösterdiği tepkiler, sağlıkta yapılan lüzumsuz harcamalara getirdiği kısıtlamalar vs gerçekten mükemmel bir başlangıcı müjdeliyordu... Keşke devamlılık arz etseydi. Hatta yeni gelen Sağlık Bakanlığıyla işbirliği yapılsaydı.
Şimdi geldik bu döneme...
Sayın Bakanımız Prof Dr. Recep Akdağ da gerçekten, daha göreve geldiği andan itibaren sağlıkla ilgili güzel çalışmalara niyetlendiğini açıkladı... Kendisinin çocuk hekimi olması aile hekimliğinin önemi açısından ayrıca bir değer.
Sayın Akdağ, 04.06.2003’te Kanal D’de Genç Bakış Programında konuk olmuş ve Bakanlığıyla ilgili hedeflerini, kendi ifadesiyle çok faydalı olduğuna inandığı bir soru cevap şeklinde hem konuklarına hem izleyicilere büyük bir içtenlikle açıklamıştı. Aile hekimliğiyle ilgili açıklamaları ise şöyleydi:
“...
Biz pratisyen hekimlerimizin önüne de doğru ufuklar koymalıyız. Doğru ufuklar görmeli onlar. Ve bu yönde motive olmalılar. İşte aile hekimliği bunun için olmalı. Dünyanın gelişmiş hemen her ülkesinde bir uygulama alanı bulmuş olan aile hekimliği böyle olmalıdır. Peki aile hekimliğinden kastımız ne. Şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar, aile hekimliğinden kastımız işin başlangıcında pratisyen hekimlerin yapacağı bir uygulama alanıdır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde aile hekimliği konusunda farklı farklı eğitim modelleri var. Türkiye’de de biliyorsunuz aile hekimliği uzmanlığı var. Üç yıllık bir uzmanlık alanı bu. Ama maalesef bugüne kadar çok az sayıda öğrenci alındığı için aile hekimliğine, sayımız az. Şimdi biz Türkiye’de aile hekimliğini kurmayı düşünen bir hükümet olarak önce aile hekimlerimizi yetiştirelim diye işe başlarsak, yine yarım bırakmış oluruz işi. Onun için biz şu andaki pratisyen hekimlerimizle bu sisteme başlamayı düşünüyoruz.
...
Türkiye’de Aile hekimliği uzmanlık alanını da geliştirecek, sayısını artıracak bir yeni uygulamanın içine gireceğiz. Ve yıllar içersinde aile hekimliği uzmanı olan hekimlerimizin de sayısı artacak.”
İşte Sayın Bakanın konuşmasından örnek metinler. Ne kadar da hoş söylemişti... Bunları samimiyetle söylediğine de imzamı atarım. Ama iyi niyetle yola çıkmak ne kadar yeterli oluyor?
İşte aradan aylar geçti... Ve sessiz sedasız “Aile hekimliği” gündemden kayboldu... Yazılı ve görsel basında gündemden düştü.
Buradan Sayın Bakanımız başta olmak üzere konuyla ilgilenen herkese sesleniyoruz. Yıllardır, her gelen iktidarın en önemli sağlık projesi olmasına rağmen, her bakan gerçekten samimi bir şekilde bu konuyu gündeme getirmesine ve pilot uygulama başlatmak istemesine rağmen bir müddet sonra bu konunun unutulmasının sebepleri nelerdir?
|