Son günlerde yaşanan olaylara bakınca başımıza taş yağmasa bile yeni felâketler kapımıza dayanacak gibi görünüyor. AKP iktidarı, Türk Ceza Kanunu’nu hazırlamak için aylarca, hatta yıllarca uğraştı. Eminim ki, çoğu bakan ve milletvekilleri hazırlanan taslağı bile okumadan Meclis’e gönderdiler. Yine birçoğu taslağın daha ne olduğunu öğrenemeden, komisyonlardan alelacele geçirdiler. Bu arada, utanmadan taslağı, Avrupa Birliği’nin de beğenisine sundular. Avrupa Birliği’nden onay alınca Meclis’i olağanüstü topladılar ve taslağı görülmedik bir hızla Meclis’ten geçirmeye başladılar.
Meclis olağanüstü toplanmaya hazırlandığı sırada bir zina tartışması koptu. Nereden ve kimden çıktığı da meçhul. TCK taslağını hazırlayan ve hazırlatan AKP iktidarı. Komisyonlardan geçiren de AKP iktidarı. Meclis’i olağanüstü toplayan da AKP iktidarı. Zina konusunu gündeme getirip de bu işe çomak sokan da AKP iktidarı. Verdikleri zina önergesinin arkasında duramayan da AKP iktidarı.
Şimdi AKP’ye sormazlar mı? Madem zinaya ceza verilmesi konusunda samimi idiniz niçin TCK taslağına koymadınız? Hadi taslağa koymayı unuttunuz, niçin komisyonlarda görüşülürken gündeme getirmediniz? Hadi onu da atladınız diyelim… Niçin bu kadar kavgasını yaptıktan sonra Meclis’te gündeme getirmediniz? Madem Meclis’te de gündeme getirmeyecektiniz, günlerce bunun kavgasını niçin yaptınız? Niçin piyasaların allak bullak olmasına izin verdiniz?
Madem Meclis’te de gündeme getirmeye gözünüz kesmedi, kel alâka bir sebeple niçin TCK’yı geri çektiniz? Madem geri çektiniz, AB bastırınca Meclis’i niçin tekrar olağanüstü topladınız ve TCK’yi kabul ettiniz?
Eski hocalar, zinayı anlatırken sık sık çeşitlerinden de bahsederlerdi… Malum bilinen zina, göz zinası, söz zinası, el zinası, dil zinası… AKP’nin bu yaptığının hangi gruba girdiğini de hocalara bir sormak lâzım!
TCK geri çekildiğinde nasıl olduysa bir anlığına AB’ye karşı aslan kesilen Başbakan Tayyip Erdoğan, “Biz Türküz, bize dayatma yapamazsınız” deyiverdi… Bu sözü alkışlardık… Eğer arkasında durabilseydi… Hemen iki gün geçmeden gittiği Brüksel’de AB’nin üçüncü sınıf memuru Verhaugen’e karşı da aynı kararlılıkla dik durabilseydi…
Başbakan Erdoğan her şeyden önce Türk milletine karşı dürüst olmalı… Niçin durup dururken zina konusunu gündeme getirdiklerini açıklamalı? Niçin önce vazgeçip, sonra tekrar gündeme getirdiklerini de? Niçin bu milleti aptal yerine koyuyorlar?
Önce herkes dürüst olsun. Fikirleriyle zikirleri, sözleriyle özleri bir olsun. Herkes ne düşünüyorsa açıkça söylesin. Kimse kıvırmasın. Dün ak dediğine bugün kara demesin. Hiç kimse siyasi hayatlarındaki zikzakları “Biz değiştik” bahanesiyle örtmeye kalkmasın.
AB’nin dayatmasıyla TCK’nin Meclis’te kabul edildiği anlaşılıyor? “Hiç kimse Türkiye’nin iç işlerine karışamaz, herkes kendi işine baksın” sözleri bir safsata mıydı? Söylemeye dilim varmıyor ama yoksa Türkiye, herkesin istediğini yaptırabileceği ve istediği gibi at koşturabileceği Afrika’nın üçüncü sınıf sömürge ülkelerine mi döndürüldü?
Geçenlerde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, güya “AB konusunda temaslarda bulunmak üzere”, daha açık ifadeyle Türkiye’nin AB’ye alınmasını rica etmek üzere Baltık cumhuriyetlerini, yani Litvanya, Estonya ve Letonya’yı ziyaret etti. Türkiye’deki halkın büyük bir çoğunluğu, bu üç ülkenin varlığından bile habersiz. Her biri bir vilâyetimiz kadar bile olmayan bu üç küçük ülkeden medet umar duruma düşürüldüğümüzü görmek ne büyük acı? Allah beterinden saklasın, çünkü gidişat hayra alamet değil…
|