Bamteli

 

Aydil Erol  

Selâm sana Safranbolu...


Müzik dünyamızın çalışkan ve verimli siması, dünyalar iyisi Dr. Süleyman Şenel telefon etti: “Aydil ağabeğ, ‘Sadi Yaver Ataman Günleri’ için 19 Eylül Pazar günü Safranbolu Altın Safran Festivali’ne gideceğiz.”

Sormak aklıma gelmedi: Yıllardır göremediğim-görüşemediğim unutulmaz insanlar Serpil-Adnan Ataman geliyor mu? Sonradan öğrendim: Süleyman Hoca da pazartesi yola çıkacakmış. ‘Bir tek tanıdığın olmadığı otobüste sıkıntıdan patlamazsam iyidir...’ diye kahırlanırken ‘Sadi Yaver Ataman için dünyanın öbür ucuna bile gidilir.’ diye düşündüm. Atamanlar’ın Kadıköy’den bineceklerini öğrenince de yüreğime sular serpildi. Birkaç saat ya geçti ya geçmedi kendimi “UFUK ÖTESİ”nde sandım: O ne sıcak muhabbet, o ne sevgi seliydi Ulu Tanrı’m!.. İnanılabilir-anlatılabilir şey değildi...Gönüllerinin güzellikleri yüzlerine vuran, gözlerinde zekânın ışıkları parlayan insanlar... Bir anlamı da ‘baş papaz’ olan ‘duayen’ sözünü kullanmaktan edep ederim. Halk müziğimizin ‘aksakal’ı olan Adnan Ataman Hoca’nın sazın telinden, gönül telinden, memleket havalarından ses veren konuşmalarını can kulağıyla dinledim. Her zaman handan olmasını dilediğim Handan Tuna’nın müzikten mutfağa uzanan derin bilgisine hayran oldum: ‘Gâvurdağı’ nerede yenir? ‘Somali’ nerededir?.. ‘Ekmek kadayıfını en iyi kim yapar?’ vb. Yılların sanatçısı Seha Okuş’un güler yüzünü, tatlı sohbetlerini unutmak ne mümkün!.. Rahmetli Sadi Yaver Ataman’ın kızı Emre ile torunu Funda Kumaş da ayrı bir âlemdi. Parlak gelecek vaat eden pırıl pırıl gençler. Sabırla saatlerce bağlama çalan Arif Yanmaz; Hamza Karaduman, Ali İhsan; Beylikdüzü’nden komşularım olduğunu öğrendiğim, her ne kadar soy adı ‘Erbaş’ ise de, gönüller baş kumandanlarından olan Ufuk Erbaş; Ali Ayhan, kırk yıllık arkadaşım Av. Necati Bulutay’ın arkadaşı olan Cabir Kökten... Konukseverliğin, ev sahipliğinin görkemli örneklerini veren yolbaşçımız göz doktoru Doç. Dr. H. Zeki Büyükyıldız’ın gönül gözlerini de iyileştirdiği duyduklarım arasında. Hangi birini sayayım bilemiyorum. Maksadım gezi yazısı yazmak değil; onu hanımefendi kızımız Bânû Özdemir hayranlıklar uyandıracak derecede yapıyor. Benimkisi yaşadığım güzellikleri dile getirebilmek. ‘Densizlikten değil, yersizlikten’ kısa kesmezsem, sayfa düzeni yapılırken yazımın Nasreddin Hoca’nın kuşuna dönme ihtimalinden de ‘Taş fırın erkekleri’nin ‘arvat’larından korktuklarından fazla korkmuyorsam içtiğim sigara ağzımdan burnumdan gelsin.
20 Eylül sabahı Sadi Yaver Hocanın ve babası Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Şeyhületıbba Ali Yaver Ataman’ın mezarları ziyaret edildi. 21 Eylül Salı günü ‘Sadi Yaver Ataman 4. Anma Günleri’nde Doç. Dr. H. Zeki Büyükyıldız’ın “Hocam Sadi Yaver Ataman” adlı saydamca gösterisi zevkle seyredildi; Prof. Dr. Fikret Değerli’nin değerli konuşmasından bir cümleyi aktarmadan edemeyeceğim: ‘Süleyman Şenel öğrencimdir; kendisiyle iftihar ediyorum.’ Gürmen Grubu Yönetim Kurulu üyesi Hüseyin Doğan’ın, Dr. Süleyman Şenel’in, Hoca’nın kızlarından Güvenay Erkul’un konuşmaları dikkatle dinlenildi. Şenel’in sabırla yayıma hazırladığı, masraflarını GÜRMEN GRUBU’nun üstlendiği S. Y. Ataman’ın “ESKİ SAFRANBOLU HAYATI” adlı eseri tanıtıldı. Adnan Ataman yönetimindeki Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Korosu’nun konseri de bu güzelliklere unutulmaz güzellikler kattı. Karabük’ün sayılı işadamlarından Nazım Çapraz’ı görmeme rağmen ne yazık ki, görüşme imkânı bulamadım.
Aynı günün akşamı, ‘protokola dahil zevâtın ilân edilen saatin üzerinden 1.5 saat geçmesine rağmen teşrif etmemesinden ötürü’ Esat Kabaklı konseri ‘davulcu öksürüğü gibi’ güme gitti. Bu yetmiyormuşçasına bunca güzelliklerin arasında Safranbolu Belediye Başkanı Nihat Cebeci’nin etkinliklere ve gelen gruplara, sanatçılara yeterli ilgi göstermemesi, gözlere devedikeni gibi battı; Tataristan ve Kazakistan temsilcilerinden “Miss” diye söz etmesi karşısında hayret ayazıyla donduk ve şaşkınlıktan öleyazdık...Muhterem başkan “Bike”yi, “Hanbike”yi duymamış olabilirler; “Hanım” sözünü de bilmiyorlar mı acaba?!!
Safranbolu’ya gideceklere âcizâne, nâçizâne tavsiyemiz: Yalnız koyaktaki-merkezdekileri değil, Yörük köyündekileri, Bağlar’daki evleri de mutlaka görünüz... Bununla da kalmayıp Nezihe Hanım Konağı’nı ziyaret etmeden, Sadi Yaver Ataman’ın sevdiği köşeyi de görmeden dönmeyiniz.Yemeklerinizi KADIOĞLU ŞEHZADE SOFRASI’nda yiyiniz; lezzetin, mekânın, ikramın ve insanların güzelliklerini görünüz. Bir salata getiriyorlar; sanki Üsküdarlı Ali Rıza Hoca’nın natürmortlarından biri; kuyu kebabını, Safranbolu bükmesi’ni, sıvamayı bir tadın, sonra konuşuruz. Lokumu SafranTat’tan mı, İmren’den mi yoksa Arasta’dan mı alırsınız; orası da sizin zevkinize kalmış bir nokta...Çayınızı, kahvenizi de mutlaka ve mutlaka “343 yıldır hizmet veren” ve “en iyi 10’a giren”, resim öğretmeni, grafiker ve bağlama sanatçısı, can insan Erbil Ünal’ın çalıştırdığı Arasta’daki Lonca Kahvesi’nde içiniz.
Yörük yolundayken LCWaikiki fabrikası görününce bir Safranbolulu dedi ki: ‘Buranın sahibi Şefik Dizdar’dır. ‘İşçinin hakkını alnının teri kurumadan’ verir. Dinleyenler de şöyle dedi: ‘Allah böyle patronları artırsın. Tuttukları altın olsun...’ Yörük’te, bize bu köyden yıllar önce söz eden spor yazarı aziz dost Ali Gümüş’ün kulaklarını çınlatmaktan geri kalmadık;
Erhan Kutsal Konağı’nı görünce de binanın bir an önce onarılıp hayata geçirilmesini diledik...Gerçekten araştırmacı yazar olan Aytekin Kuş, Safranbolu hakkında son derece değerli bilgiler veriyor. Kuş’u görünce, hocaların hocası Suphi Saatçi hocamızın bir sözünü biraz zamlı olarak tekrarlıyorum: ‘Kerkük’ün Ata Terzibaşı’sı varsa, Kayseri’nin de Nevzat Türkten’i, Kastamonu’nun Mehmet Sayan’ı, Giresun’un Ayhan Yüksel’i, Tekirdağ’ın Mehmet Serez’i,Yozgat’ın Ertuğrul Kapusuzoğlu’su, Safranbolu’nun da Aytekin Kuş’u vardır.’ Safranbolulular eski Belediye Başkanı Kızıltan Ulukavak’ın çalışmalarını anlata anlata bitiremiyorlar; tıpkı öğrencilerinin Adnan Ataman’ın hocalığını, şefliğini, kişiliğini, kibarlığını, çalışkanlığını anlata anlata bitiremedikleri gibi... Lonca Kahvesi’nde Erbil Ünal gibi bağlama üstadı olan güzel insan Erhan Kutsal ile otururken Süleyman Şenel sordu: Tanıştınız mı?.. Cevap verdim: İki üç saat önce tanıştık. Gördüğün gibi kaynatıyoruz; hem de fokur fokur... Sadi Yaver Ataman Köşesi’ndeyken Lonca Kahvesi’nin kapısını ilham perisi çalınca kalemden kâğıda dökülen bir horyatı Erbil Ünal’a uzattım: ‘Er bile er bile/ Yiğit göre er bile/ Gönül dolusu selâm/ Olsun bizden Erbil’e...’
Gönül adamı Şefik Dizdar’ın bağ evinde yemek davetine katıldık. Yenildi, içildi, çağırıldı, çığırıldı. Bir yanda Esat Kabaklı, öte yanda Seha Okuş, Handan Tuna, Ufuk Erbaş, Cabir Kökten, Ali Ayhan, Ali İhsan, Arif Yanmaz, Serdar Eskici, Doç. Dr. H. Zeki Büyükyıldız vb. yalnız kulaklara değil, gönüllere de bayram ettirdi. Bir ara kulağıma bir ses geldi: “Nur içinde yat Sadi Yaver Hocam; emanetine öğrencilerin, öğrencilerinin öğrencileri sahip çıkıyor!..’ Ayrılırken ‘Şefik beğ, kaleyi Dizdar (kale kumandanı)’a teslim ediyoruz’ deyince şu cevabı aldık: ‘Merak etmeyin, kale güvenilir ellerdedir.’
Açık konuşmak gerekirse gidişim de dönüşüm de muhteşem oldu. İnanılamaz, anlatılamaz duygu ve düşüncelerle dopdoluyum; esrimiş gibiyim... Aradan bunca zaman geçti hâlâ kendi kendime şöyle diyorum: Allah’ım o ne tatlı rüyaydı, o ne renkli hülyaydı.. Sık sık tekrarlıyorum:
Dağı taşı sevgi dolu/ Selâm sana Safranbolu...



www.ufukotesi.com - 10 / 2004  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.