Hedef

 

Ünal Bolat  

“Şerefsiz!”


Sahi kimdi şerefsiz?.. Şeref neydi? Şerefli olunmak ile şerefsiz olmak arasındaki kalın çizginin rengi nasıldı? Bilen var mıydı? Dün şerefli olan, bugün şerefsiz olabiliyor muydu? Ya da düne kadar herkesin şerefsiz dediği bugün şerefli kabul edilebilir miydi?

Bu kelime uğruna kim bilir ne kavgalar çıktı... Ne cinayetler işlendi?
Kimse üstüne alınmadı ortaya konuşulduğunda. Ama gıyabi olarak kimlerin arkasından söylendi hem de pervasızca:
“-Bırak o şerefsizi!”
***
Sahi kimdi şerefsiz?.. Şeref neydi? Şerefli olunmak ile şerefsiz olmak arasındaki kalın çizginin rengi nasıldı?
Bilen var mıydı?
Dün şerefli olan, bugün şerefsiz olabiliyor muydu? Ya da düne kadar herkesin şerefsiz dediği bugün şerefli kabul edilebilir miydi?
Şerefsizlik anadan doğma mı oluyordu? Ya da zamanla şerefini kaybede kaybede mi şerefsiz olunuyordu?
Şeref parayla pulla alınan bir şey miydi? Makam mevki sahibi olmak şerefsizliği affettirebiliyor muydu?
Son olarak “şeref”in halk nezdinde kıymeti neydi?

***

İkisi de aynı meslekte çalışıyordu... Birine, tutum ve davranışlarından dolayı “şerefsiz” diyorlardı... Ama yüzüne karşı değil arkasından...
Diğeri ise herkes tarafından şerefli olarak biliniyor kabul görüyordu... Gerçekten de şerefliydi...
Şerefsiz bilinen, bilgisi kültürü meziyeti kapasitesi olmadığı halde, gerçekten her türlü şerefsizliği yaparak, kendini bulunduğu konumdan yükseğe doğru bir kriko gibi basamak basamak taşımasını bildi. Sonunda yükseklere de çıktı...
Önce adına müdür dedikleri makamlara geldi... Bu kez etrafında halkalar oluştu dalkavuklardan...
Derken Genel Müdür oldu... Sonra da şirkette pay sahibi...
Arkasından yine şerefsiz diyorlardı ama, artık yüzüne karşı insanlar saygıda kusur etmiyor, gerektiğinde “emredersin, baş üstüne” demek mecburiyeti hissediyorlardı...

***

Ya herkes tarafından şerefli bilinen?
Ha, o mu?
O bilgisi birikimiyle, çalışkanlığı dürüstlüğüyle, namusuyla şerefiyle mesleğine devam etti... Ama yıllar hep aleyhine işliyordu. Çünkü meslekte riyakar insanlar tarafından sürekli aldatılıyor, iyi niyeti suiistimal ediliyor, yalan bilmediği için yalancıyı ayıramıyor ve hep kandırılıyordu.
O, insanlara inandıkça, riyakarlar onun inancını sömürüyordu. Hem de her şekilde...
Derken sosyal hayatta bir mum gibi eridikçe eridi...
Ve nihayet hayatta kalabilmek için etraftan şerefiyle yardım istedi...
Sonra...
Bu yardımları geri ödemekte zorlanmaya başladı... Çünkü yardıma muhtaç halden bir türlü kurtulamıyordu... Verdiği sözleri yerine getiremez hale gelmişti...
Sonunda ardından söylenmeye başladılar...
“Bırak o şerefsizi... Sözünde durmuyor!”
Elin ağzı ne kadar kolay söylüyordu her şeyi...
Ve bir iki derken, insanlar yüzüne karşı da konuşmaya cür’et ettiler:
“Borç namustur. İnsanda biraz şeref haysiyet olur!”

***

E peki sonuç ne oldu?
Biri şerefsizce hareket etti... Sonunda şerefli bir mevkie üstelik şerefsizce geldi... Ama ardından şerefsiz diyenlerin bile yüzüne karşı “beyefendi” demelerini sağladı...
Ardından şerefsiz de deseler, yüzüne karşı kimsenin şerefsiz diyemeyeceği bir konuma getirdi kendini...
Diğeri?
O ise, şerefiyle yaşamak için direndi her türlü şerefsizliğe... Sonunda şerefsizliklere karşı duramadı... Yıkıldı... Ezildi...
Ve...
Önce arkasından sonra da yüzüne karşı “şerefsiz” dediler...
Bu şeref nasıl bir şeydi sizce? Şerefsizlik neydi?
Şerefli olmakla şerefsiz olmak arasındaki fark acaba nasıl izah edilecekti?


www.ufukotesi.com - 09 / 2004  

unalbolat@netbulmail.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.