Bilindiği gibi önümüzdeki günlerde Türkiye'yi bekleyen tehlikelerden biri de "yerel yönetimler yasası" olacaktır. AKP iktidarı bu konuda anlamsız bir ısrarcılık sergilemektedir. Ancak elimizde bir yerel yönetim örneği mevcuttur. Bire bir benzerlik gösterecek mi bilinmez ama yerel yönetimler ile neler yapılabileceğine örnek olması için bu çalışmayı sevgili "UFUK ÖTESİ" okuyucularının dikkatine sunuyorum. Üstelik kaynak olarak kullandığım kişiler de aslında Dev-Yol adlı terör örgütünden pek farklı düşünmeyen şahıslardır.
Fatsa 14.y.y.'dan beri Türk toprağıdır. Karadeniz’de yeşille mavinin birbirine karıştığı yüzlerce yerleşim biriminden sadece biridir. Ancak coğrafi yapısı gereği stratejik bir konumdadır.
Fatsa’nın bu jeopolitik ve jeostratejik özelliği sebebiyle terör bu ilçeye 1960’lı yılların sonuna doğru girmeye başlamıştır.1970 yılının temmuz ayında Ordu’da yapılan ve sonra daha büyükleri Fatsa’da yapılmaya başlanan “Fındık mitingleri”nde çıkan olaylarda bir kişi ölmüş, bir kişi yaralanmış ve yüzlerce ev ve işyeri tahrip edilmiştir. Ordu’da yapılan bu kanlı Fındık mitinginde çıkan olaylardan sorumlu tutulan ve gözaltına alınan 101 kişiden biride Terzi Fikri Sönmez’dir.
İlk defa Ordu’da yapılan bu mitingde öne çıkan terzi Fikri Sönmez daha sonra 14 ekim 1979 tarihinde yapılan belediye seçimlerinde belediye başkanı seçilir. Terzi Fikri, CHP’li belediye başkanı Nazmiye Komitoğlu’nun ölümünden sonra yapılan seçimlerde belediye başkanı seçilmiştir.
Sandık başına gidip yeni belediye başkanını seçecek olan Fatsa, seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte adeta Rusya’nın 1917’de yaşadığı karanlığa gömülüyordu. Çünkü insanlara ve insanlığa hiçbir değer vermeyen ve bu mefhumların yüz karası olan komünizm/sosyalizm yanlıları Fatsa’da yönetimi ele alıyordu. Bu tarihten sonra Fatsa “küçük Moskova” diye ünlenecekti. Coğrafi yapısının yanı sıra sosyal, kültürel ve etnik yapısı itibariyle de dikkatleri üzerinde toplayan Fatsa, dükkanının tabelasında “Yoldaş Terzi Fikri Sönmez” yazan bir Marksist tarafından yönetilecekti.
İlk iş olarak direniş/halk komiteleri için mahallelerde seçimlere (!) gidilmiştir. Yedi mahallesi olan Fatsa çeşitli özellikler göz önüne alınarak 11 bölüme ayrılıyordu. Her birim nüfusuna göre üç ile yedi arasında üye seçecekti. Burada seçim seçim diyip duruyorum. Sakın ola ki gerçek manada bir seçim yapıldığı anlaşılmasın.
Bu komitelerin çalışma anlayışı ile ilgili olarak en çarpıcı yorum Maocu Sina Çıladır’dan gelmiştir. Tıpkı terzi Fikri gibi eski bir THKP-C’li olan ve terziyi çok iyi tanıyan Sina Çıladır’a göre bu komiteler şöyle çalışıyordu.
“..almışlar ellerine sopayı,
-Bugün falanca yıldönümü için boykot yapacaksınız!
-Baş üstüne beyim.
-Devrimciler için para gerekli toplayın!
-Hay hay!
-Miting var haydi alana.
Eh devrimci dediğinde böyle olur.”
Maocu Sina Çıladır gibi bir Maocu olan Nuri Çolakoğlu da benzer şeyleri söylüyordu. “Otobüs terminalinin tam karşısında, kasaba tarafında geniş bir çay bahçesi bulunuyordu. Otobüsten indiğiniz anda bu çay bahçesinde oturanların gözlerinin üzerinizde toplandığını hissedersiniz. Yabancıysanız ve Fatsa’nın içine doğru yönelirseniz, gençten birkaç kişi sizi göğüsler.
-Kimsiniz, nereden geliyorsunuz, burada ne arıyorsunuz,
gibi sorularla karşılaşırsınız. Çok hoş bir karşılama değil bu. Dev-Yol kasabadaki hakimiyetini sürdürmenin ilk şartı olarak giriş çıkışı kontrol altında tutmaktadır. Tipiniz beğenilmezse, tatmin edici cevaplar veremezseniz, geldiğiniz gibi yolunuza devam edersiniz. Mesele bu kadar basittir."
Artık Fatsa’da direniş komitelerinin borusu ötmektedir. İlçe tamamen Devrimci Yol adlı komünist terör örgütünün kontrolü altındadır. Dev-Yol adlı terör örgütü mensuplarının haberi olmadan ilçede kuş bile uçamıyordu. İlçenin giriş çıkışı barikatlarla çevrilmiş, eli silahlı çeteler tarafından kontrol altındaydı.“Fatsa, sokaklarında rahatça dolaşılamayan, resmi dairelerinde Türk bayrağı asılamayan, camilerinde namaz kılınamayan, okullarında mini mini öğrencilerine dahi sol yumruklar havada “enternasyonal” söyletilen, devlet gücüne karşı barikatlarla çevrili, hiçbir adli ve devlet organı işlemeyen, bütün meselelerini 11 halk/direniş komitelerince çözümlenmeye çalışılan, bu güne kadar pek çok milliyetçi vatandaşın malı mülkü istimlak edilerek göç ettirilen, gitmeyen milliyetçilerin ise acımasızca katledildiği” bir yer haline gelmiştir.
Üstelik her şey ulu orta yapılıyordu. Güvenlik güçleriyle giriştiği bir çatışmada öldürülen Şehittin Tırıç adlı teröristin intikamını almak için “devlete ve anayasaya saygılı, imanlı bir milliyetçi genç, diri diri şehir merkezinde bir ağaca asılıp halkın gözü önünde “hedef tahtası” haline getirilip kurşun yağmuruna tutularak vahşice katlediliyordu.”
Görüldüğü gibi Fatsa artık elden çıkmış, kontrol tamamen SSCB adına işgali tamamlamaya çalışan hainlerin elinde idi. Bu hainlerle mücadele etme azminde olan herkes baskı ve işkence yapmakla suçlanırken demokratik (!) olmayan uygulamaların sahibi olmakla itham ediliyorlardı. Ama Ordu valisinin bu hainlerce birkaç kez silahlı saldırıya uğramasına kimse ses çıkarmıyordu. Aynı zamanda o dönemlerde genelkurmay başkanı olan Kenan Evren Karadeniz gezisinde helikopterle Fatsa üzerinden geçerken, bindiği helikopterin komünist çetelerce düşürüleceği haberini almış ve bu tehlikeye karşı atış menzili dışında uçmak zorunda kalmıştır.
Fatsa da yaşanan bu yerel yönetim rezaletine verebileceğimiz o kadar çok örnek var ki inanın bu sayfalara sığmaz. Ben ancak konun önemini anlatacağını umduğum bazı örnekleri sıralayarak dikkatleri yerel yönetimlerin üzerine çekmeye çalıştım. Bire bir bu uygulamalar önümüzdeki günlerde yaşanır mı şimdiden kestirmek çok zor. Ama belki de daha beteri ile karşılaşabiliriz.
Şimdi bu bilgiler ışığı altında AKP ve bu yasa tasarısına destek olan bütün vatandaşlarımızı yeniden düşünmeye davet ediyorum. Bu çok tehlikeli bir oyundur. Nereye varacağını kimse tahmin edemez. Üstelik bu günkü şartlar 12 eylül öncesi şartlardan daha ağırdır. Şimdi düşünün bakalım şehirlerimiz veya ilçe ve beldelerimizden biri veya bir kaçı PKK veya Hizbullah ya da başka örgütlerin eline geçerse durum ne olur ? Bunun sorumlusu kim olur ?
|