Ünlem !

 

Asuman Özdemir  

Irak sınırının oluşmasındaki oyunlar


Birinci Cihan Savaşı öncesi paylaşım görüşmeleri yapan işgâl kuvvetlerinin ele başı İngiltere 1917’de Irak bölgesini tamamen işgâle başladı. 30.10.1918’de Mondros Antlaşmasının nihaî metni imzalandı. Bırakışma taslağına son biçimin verilmesi ile eş zamanlı olarak hazırlanan haritada, Basra Körfezi’nden başlayıp, tasarlanan Ermenistan Devleti’nin güney sınırına dek uzanan ve Musul Vilâyetini yanı sıra Diyarbekir Vilâyetini de içine alan bölge “Irak-Cezire-Kürdistan” adıyla bir bütün olarak İngiliz etkinlik alanı içinde gösterilmekte idi. Osmanlı hükümetine göre Musul işgâl edilemezdi. Onlara göre antlaşma da böyle bir şart yoktu ki. Bölgede bulunan General Cassels, antlaşmanın 7. ve 16. maddelerini yorumlayarak ve 1917 tarihli bir Alman askerî raporuna gönderme yaparak Mezopotamya’nın sınırlarını tanımlıyor ve 16. madde gereğince Ali İhsan Paşa’dan Musul’u teslim alıyordu.

İngilizler Paris konferansından bir sonuç alamayınca, bir kürt devletinin değil, Arap devletinin kurulmasına karar verdiler. 1.10.1920 günü “Devlet Konseyi” adı ile bir Arap Hükümeti kuruldu. İngilizler 12.3.1921- 25.3.1921 tarihleri arasında Kahire’de yapılan konferansta Faysal’ı da kral olarak getirmeye karar verdiler. 11.7.1921 de Irak bakanlar Konseyi, Faysal’ı Irak’ın Anayasal kralı olarak tanımlayan bir kararı kabul etti 18.2.1921-18.3.1921 tarihleri arasındaki Londra konferansında Ankara hükümetinin Dış İşleri bakanı Bekir Sami bey, İngilizlere, Türkiye’nin Musul’da sorun çıkarma niyetinde olmadığı güvencesi verdi. İngiltere, Fransa ve İtalya ile Mîsâk-ı Millî’ye aykırı ikili anlaşmalar yapan Bekir Sami Bey Londra’dan dönünce, yaptığı anlaşmalar T.B.M.M.’ce reddedildiği gibi Dış İşleri bakanlığından da ayrıldı. 20.10.1921’de Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandı. Buna göre, bugünkü Suriye sınırı belirlendiği gibi, Suriye’deki Fransız mandat’sıda onaylanmış oluyordu.
17.3.1922’de Ankara Revandiz’e Remzi Bey’i Kaymakam olarak atadı. Remzi Bey gider gitmez propagandaya başladı. Özdemir Bey’de 22.6.1922 günü Revandiz’e yanında küçük bir grup asker ile ulaştı. O’da hemen çalışmalara başladı. Etrafında hızla aşiretler toplandılar. 31.8.1922 günü gerektiğinde süngü savaşı yaparak İngilizleri püskürtmeye başladı. Çevredeki yerleşim birimlerini sıra ile almaya başladılar. İngilizler Süleymaniye’yi boşalttı. Arkadan terciden Musul’u boşaltmaya başladılar ama hemen adamları olan şeyh Mahmut’u da vali tayin ettiler.
İsmet Paşa Lozan’a giderken; Kerkük, Süleymaniye ve Musul sancaklarını isteyecek, karşılığında İngiltere’ye petrol ve benzeri konularda ayrıcalık tanınabilecekti. Güçlük çıkarsa hükümetten talimat isteyecekti.Musul’un kuzeyi Özdemir Bey güneyi ise İngilizler tarafından elde tutulurken başlayan görüşmelerde; İsmet Paşa için Musul “ verilmemesi gereken vatan parçası” Curzon için ise “kaybedilmez petrol kaynakları” idi. Fransa ve İtalya’yı da yanına alan Curzon ilk madde Musul olarak görüşmelere başladı. 2.5 ay süren görüşmelerde bir adım öteye gidilemediği gibi, diğer maddelere de geçilemiyordu. İngiliz kamuoyu ve basınının Musul’un bırakılması baskısına, ABD’nin kendi ülke ve hükümetinin çıkarları aleyhine bir anlaşma yapılmaması baskısına rağmen Curzon devam etti ve Musul’u Milletler Cemiyetine götürdü.
İkinci tur görüşmelerde İsmet Paşa, Antlaşmanın imzalanmasını, Musul meselesinin bir yıl sonra ikili görüşmeler halinde halledilmesini teklif etti. İngilizler Doğu Trakya ve İstanbul’un boşaltılmasından 9 ay sonra görüşmelere başlamayı, bir sonuç alınamasa Milletler Cemiyeti Meclisine gitmeyi kabul etti. Ve 24.7.1923’de Lozan Antlaşması imzalandı.
İkili görüşmeler 19.5.1924 de Haliç Konferansı adı altında Kasımpaşa’daki eski Donanma Bakanlığı binasında başladı. Konferansa gelen İngilizler yalnız Musul’u değil Hakkari’yi de istiyorlardı Türk tarafının başkanlığını yapan Fethi Bey, İngilizlerin savlarını ve hak taleplerini çürütmek için çok uğraştı. İstanbul basını bu aşamada Tevhid-i Efkâr gazetesi hariç İngiltere’den yana tutum izledi. Başarısızlıkla sonuçlanan Haliç görüşmeleri tamamen İngiltere’nin Musul’u Milletler Cemiyetine götürmek istemesi ve oradaki etkinliğini kullanmak istemesinden kaynaklanıyordu. Kararlı bir biçimde bu politikasını yürüten İngilizler 6.8.1924’de Milletler Cemiyetine resmen başvurdu.
27-29.10.1924 tarihleri ararsında Brüksel’de olağanüstü olarak toplanan Milletler Cemiyeti Konseyi, bugünkü Türkiye-Irak sınırı olan, 29.9.1924 tarihli İngiliz notasında belirlenen sınırı “Brüksel Hattı” adı altında oybirliği ile kabul etti.
Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri de bu arada 23.9.1925 günü Lahey Adalet Divanı’na baş vurdu. Artık Türkiye, Milletler Cemiyetinden kendi lehinde bir karar çıkmayacağını anlamıştı. Lahey Adalet Divan raporunu açıkladığında, Ankara, Musul için savaşılıp savaşılmayacağını değil, ne zaman savaşa girileceğini konuşmaya başlamıştı. Panikleyen İngiltere Kuzey Irakta Kürt Devleti kurma projesinden vazgeçtiğini, Türkiye ile dost olmak istediğini, Sevr Antlaşması ile ortaya konulan siyaseti yeniden canlandırmaktan vazgeçtiğini Türk makamlarına deklere etti. Bu bir anlamada İngiltere’nin yenildiğini kabul etmesi idi. Musul için savaşmayı tekrar göze alamıyordu İngiltere ama Türkiye’nin de savaşa girememe nedenleri de mevcuttu. Kış yakındı, ordu zayıftı, bölgede İngilizlerin yanında yer alacak Barzan, Talaban gibi Türk düşmanı kürt aşiretler fazla idi. Velev ki; Sovyetler Birliği artık Türkiye’ye destek vermek yerine Batı ile anlaşmak ve dostluk kurmak yollarını arıyordu.
16.12.1925 günü Lahey Adalet divanı raporunu da içine alan Milletler Cemiyeti Konseyi kararını açıklamak için toplandı. Buna göre; 1- Brüksel Hattı Türkiye-Irak sınırı olacak. 2- Britanya Hükümeti, Milletler Cemiyetine mandat rejiminin 25 yıl uzatılmasını öngören bir antlaşma sunacak. 3- Britanya Hükümeti, Kürt halkını koruyacak önlemleri mandataire güç olarak Konseye sunacak. 4- Britanya Hükümeti mandataire güç olarak Komisyon Raporunda yer alan diğer önlemlere olabildiğince uymaya davet edilecekti Hemen İngiltere Irak ile yeni antlaşma yapıp bunları hem kendi hem de Irak Meclisinden geçirdi. . Milletler Cemiyeti Konseyi 11.2.1926 da yeni antlaşmayı onayladı. Böylece Konseyin 16.12.1925 tarihli kararı geçerlilik kazanmış oldu.
Türkiye iknâ olmamıştı. İngiltere ise alacağını almış Türkiye ile dost olmak istiyordu. Bunu için Ocak ayında Lindsay’ı Ankara’ya gönderdi ve Ankara görüşmeleri başladı. Artık Ankara Lindsay için 2. kapı olmuştu.
Uzun pazarlıklar sonucu 5.6.1926’da Ankara Antlaşması “Türk-Irak Sınırı ve İyi Komşuluk İlişkileri Antlaşması” adı altında imzalandı. Buna göre; 1- Brüksel Hattı, Türkiye lehine yapılan çok küçük değişikliklerle Türkiye-Irak sınırı olarak kesinlik kazandı. 2-Irak 25 yıl süre ile petrol gelirlerinin %10’unu Türkiye’ye ödeyecek.
6.6.1926 da TBMM, 14.6.1926 da Irak Meclisi, 18.6.1926 da İngiliz Avam Kamarası antlaşmayı onayladı...Irak petrol gelirleri 1951 yılından sonra astronomik bir hızla yükseldi. Ancak 25 yıllık süre dolduğundan Türkiye bu artıştan yararlanamadı, Sadece 1954 yılında Irak Türkiye’ye ek bir ödemede bulunarak petrol ve Musul defterini kapattı……..


www.ufukotesi.com - 05 / 2004  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.