Dünya Sağlık teşkilatı WHO, akupunkturun bilimsel bir tedavi yöntemi olduğunu kabul etmiştir.
Akupunkturun etki mekanizmasını gösteren yüzlerce bilimsel açıklama vardır. Buna rağmen Batı tıbbına mensup bir kısım doktor arkadaş, bu tedavi metodunu açıkça reddedemese de, ondan hiç söz etmek istememektedir. |
Aklımıza şöyle bir soru gelebilir.
İyi de Dünya Sağlık teşkilatı bile kabul ettiğine göre, bazı doktorlar neden hâlâ akupunktur gerçeğini görme konusunda isteksiz davranıyorlar? Neden akupunktur tedavisine burun kıvırıyorlar? Neden onu hafife alarak bakıyorlar?
Bunun birçok sebebi var.
Örneğin Ortodoks tıp eğitimi almış bir kısım meslektaşımız, öğrendiği bilginin mağrurlaştırmasıyla olsa gerek, akupunktur felsefesinin kendilerine öğreteceği ilave bir şey olduğuna inanmıyor.
Bu arada akupunktur ile tedavi gerçekleştiren doktorlar, bu tedavinin sebep ve sonuçlarını Ortodoks tıp ilminin bilimsel kıstaslarına göre açıklayamıyorlar.
Bu konuda bir anekdotu yeri geldiği için izah etmekte yarar var:
Ortodoks tıbbının profesör payesi verdiği bir doktor hanım, akupunktur tedavisiyle kireçlenme konusunda iyi netice aldıklarını söyleyen akupunkturun duayeni bir meslektaşına şu soruyu yöneltiyor:
“-Beyefendi, bakın siz de bir tıp doktorsunuz. Tıbbın bilimsel verilerini biliyorsunuz. Lütfen bana, akupunkturun kireçlenmeyi, bizim anladığımız bilimsel verilere göre nasıl tedavi ettiğini ilmi olarak açıklar mısınız?
Akupunktur uzmanı doktorun, bu profesöre verdiği cevap hayli enteresan:
“-Peki, aynı bilimselliğe göre vücutta kireçlenme nasıl meydana geliyor? Siz bana bunu ilmi olarak açıklayın, ben de size akupunkturla nasıl iyileştirdiğimizi ilmi olarak açıklayayım.”
***
Yine akupunktur felsefesi ve tedavi metodunu kabul ettiğini söyleyen kimsenin, bu metodu öğrenmesi de gerekir. Öğrenilmeye karar verildiğinde ise önceden Ortodoks tıp mantığına göre alınan onca eğitim sanki boşa gidecekmiş gibi zannediliyor. Oysa insan sağlığı açısından bir hekimin bütün bilgilerden yararlanması gerekmez mi?
Burada çok enteresan bir gerçeğe daha işaret etmekte yarar var. O da şudur:
Nedense bilim adına, tıp adına söz sahibi olan otoriteler, insanları nasıl hasta olacakları konusunda serbest bırakırken, hasta birinin hastalığını da istediği tedavi yöntemiyle iyileştirmeye yönelik tercih yapma konusunda, hastaya aynı serbestiyi vermek istemezler. Rahatsızlığını ısrarla kendi tedavi metotlarına göre gidermesini isterler.
Sağlık sistemindeki bütün mevzuatlar, bütün yönetmelikler de bu isteğe göre hazırlanmış ve hazırlanmaktadır.
Dolayısıyla alternatif tıbbın her geçen gün daha da ilgi görmesine, geniş kitlelere yayılmasına yönelik tüm yollar adeta kapatılmak istemektedir.
Bu bakımdan Dünyada akupunktur tedavi yöntemi hızla gelişip akademik çevrelerce de ders olarak okutulmaya, enstitüleri kurulmaya başlamasına rağmen ülkemizde hala görmezlikten gelinmeye, hala sağlık sistemi kapsamında düşünülmemeye devam emektedir.
Ama şu bir gerçektir ki güneş balçıkla sıvanmaz.
Mevcut tedavi yöntemleriyle derdine derman bulamayan insanlar ister istemez arayışa girmekte ve doğal tedavi yöntemlerine yönelmektedirler.
Asıl olan kanun ve kurallara sıkı sıkıya yapışmak değil, halkın arzu ettiği tarzda, ona sağlıklı hizmet sunmanın kural ve kaidelerini oluşturmaktır.
Sağlıklı günler dileğiyle.
|