Köşe Taşı

 

Prof Dr. Ali Osman Özcan  

Dingildek düzbeyinlinin başarısı


Hava günlük güneşlik. Mevsim bahar. Vakit öğleye yakın. Kuş cıvıltıları korosu işbaşı yapmış, en güzel koro şarkısını söylemekte. Çiçekler gelinliklerini giyip yol kenarlarına dizilmiş. Gelip geçenlerin kendilerine bakıp gülümsemesini, mutlu olmasını beklemekteler. Amaçları ise çok farklı. Gelip geçenlerin yüzlerine sevgi gözüyle görüp, portlerini yapma kararı almışlar. Her çiçek kendi çizdiği portrenin en güzel portre olması için var gücüyle çalışıp durmakta.

Portrede ulusun, çağın vatanın, evrenin imgelerini en güzel şekilde yansıtacak tasarımları bulmak için, bilincin çalkantılarında salınıp duran nilüfer çiçeklerini aramakta.
Tasarımların yan yana, üst üste, alt alta, yüz yüze, karşı karşıya, iç içe, sırt sırta, tersine düzüne, sağına soluna ve benzeri biçimlerde yerleştirildiklerinde ortaya çıkacak biçimler arasından en güzelini yakalamaya uğraşmaktalar. Kimse kimseyi oyalamadığı gibi oyalanma vesilesi de aramamakta. Herkes kendini yapacağı portreye adamış.
Bu sessiz, fakat canlı ortamda dingildek düz beyinlinin ayak sesleri duyulmaya başlıyor. Çiçekler ve kuşlar onu çok iyi tanıyor. Hepsi birden dingildek düz beyinli ile olan ilişkilerini hatırlamaya başlıyor.Bir türlü yerinde duramayan, sağa sola sallanan, oynak, dengesi bozuk, sözüne güvenilmez, kaypak, sahtekar, ikiyüzlü, düzenbaz, düzeysiz, düşünce yoksunu olan bu adamdan hepsi nefret duygularıyla dolu olduklarını fark ediyor. Hepsinin birden neşeleri uçup gidiyor. Ortalığı can sıkıntısının kara bulutları kapılıyor. Birden zihinlerinde düşünce ve tasarımların düğümlendiğini, kötümserliğe kapıldıklarını, fakat kötümserliğin sorunları çözücü bir özelliği olmadığını anlamakta gecikmiyorlar. Onun dünyanın gidişatını ters yönde değiştirebileceğine inanmış bir bağnaz olduğunu, kendi inancında olmayanları yıldırma ve işkence ile yola getirmeye çalıştığını bildiklerinden, daha da huzursuz oluyorlar.
Dingildek düz beyinli yavaş yavaş ve tıknefes solumalarıyla çiçeklere basmaya, onları öldürmeye başladığında, kuşlar üzüntü ile çoktan uçup kaçışmışlardı. Çiçekler mutluluk rüyalarının sona erdiği düşüncesine kapılmışlardı. Dingildek düz beyinlinin nasıl davranacağını bilemediklerinden şaşkınlık içinde birbirlerinden yardım bekliyorlardı.
Dingildek düz beyinli bu cennet gibi yerde biraz dinlenmek istediğinde, tüm çiçeklerin “eyvah!” çığlığı çok uzaklardan bile duyulmuştu. Güzel çiçeklerin üzerine oturduğunda, yorumcunun yaptığı yorumu doğru yorumladığına inanması gibi, o da yaptığı işin doğruluğuna inanıvermişti. Dingildek düz beyinli birden bire aklına gelen birkaç düşünce için doğru karar verdiğine dair kendi düşüncelerinin yanılma payının olmadığına emin olmuştu. Bilgi ile uğraşmaktan, ona değer vermekten iyi ki hoşlanmadığı düşüncesi hoşuna gitti. Bilgi yerine inanma daha akıllıca bir iş onun için. Birden içimi mutluluk dalgasının sardığını hatırlayınca sevincinden yerinden zıpladı. Tabii ki bu arada çiçekleri, fil ezmiş gibi ezdiğinin farkında bile değildi.
Tutarsız ve yanlış olanın peşinden koşma huyu olan dingildek düz beyinlinin yaptıklarını gören çiçekler, gözlerine inanamadılar. Çok sallandığı ve çok salladığı sözlerle birden yokuştan aşağı yuvarlanmaya başlayınca, çiçekler derin bir “Oh!” çektiler. Ondan kurtulmuşlardı. Fakat gittiği yerdekilere de acımadan edemediler.
Kültürel ufkunun darlığı, yanılma, aldatılma ve yanıltılma endişe ve kaygısı taşımaması yüzünden, insanlar ondan uzak dururdu. Anlamlı olan ile anlamsızı, önemli ile önemsizi, olumlu ile olumsuzu ve benzeri şeyleri birbirine karıştırması bir türlü doğru ve tutarlı olanı ayırt edememesi yüzünden çoğu kere gülünç durumlara düşerdi. Gerekli gereksiz her şey hakkında görüş bildirir, görüşleri kaygan buzda yere düşüp yuvarlananlar gibi hiç kaale alınmaz ve hatırlanmazdı. Onun beyninde bir iki kıvrım dışında, başka kıvrım olmadığını düşünenler bile vardı. Bunun dışında çok oynak olması ve yerinde duramaması da başkalarını kuşkulandırmaya yetip artıyordu. Oynaklığı dillere destandı. Algıladığı ve anladığını zannettiği her şeye doğru veya yanlış olup olmadığına bakmadan inanıvermesi de çoğu zaman alay konusuydu. Hiçbir şeyi soruşturmaz, araştırmaz, fakat bilgiler bellemeye çalışır, onları da pazarlamaya kalkardı.
Dingildek düz beyinli dar gününde kimseye yar olmazdı. İnsaf çeşmesi kupkuruydu. Başkalarıyla yan yana durmaya çalışır, göz göze gelmekten korkar, gözlerini yerden ayırmak istemezdi. Düşünce dünyasına yeni tasarım ve düşüncelerin girmesinden hoşlanmaz, bunları üstlenme sorumluluğunu kabul etmez. Düşüncelerin geçekleşebilirlik olasılıklarını hiç dikkate almaz ve kararlarını uygulamaktan gurur duyar ve zevk alırdı. Bilgilerinin sınırlarını genişletme ve derinleştirme diye bir derdi hiç bilmezdi. Oynaklığı sebebiyle hiçbir şeye rıza göstermezdi. Kendini kendi adına kendisi olarak davranır görmekten nefret ederdi. İçtenlik kavramını bilmez, “Bana ne? Neme lazım” diyerek belleğini ve zihnini yormadan yaşayıp mutlu olurdu. Düşünce cimrisi olduğundan, söz ustalığında cömertliğe soyunurdu.
Günün birinde dingildek düz beyinlinin karşısına bir fırsat çıkar. Düz beyinli önemli bir göreve çağrılır. Birden kendini “Büyük Adam” gibi hisseder. Belleğindeki izlerin bilgi olduğunu zannettiğinden, düşünceleri tersyüz ettiğini anlamaz bile. Görevi kabul eder. Hayal ettikleri ve özlediklerinin kendisini yanıltacağı aklına gelmez. Saçma sözleri ve safsatalarıyla ahkam kesmeye kalkar. Dengesiz ve şaşkınca yaptığı işler kamuoyunda duyurulur. Yersiz, yapılması gereksiz ve anlamsız uygulamalarıyla gözlerde diken olmaya başlar. Sanki çiçeklerin ve kuşların bedduaları onun üzerinde karabulut gibi dolaşmaktadır artık. Nihayet görevden kovulur. Dingildek düz beyinlilerin başarısı süreklilik arz etmez. Tek seferlik bir başarıdır. Yanıp sönen ışıklar gibi yapıp sönüverirler. Cimriliği, yalancılığı, inkarcılığı, dalgınlığı, fodulluğu yüzünden başarısız olduğunu da anlayacak yetenekten yoksundur. Çoğu kere işlerini kendi konuşup yapacağı yerde parasının konuşturacağı ortamlarda gösterişe de bayılır.
Dingildek düz beyinlilerin başarılarından medet bekleyenler beklemelerine devam etsinler. Fakat bunları iyi tanıyalım. Onların akılsız dostlardan farkı olmadığını da bilelim. Aramızda bulunmalarının ilişkilere renk kattığını da göz ardı etmeyelim....


www.ufukotesi.com - 03 / 2004  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.