Göğe Merdiven

 

Aybars Fırat  

El gider Töre kalır


Geçtiğimiz günlerde, Meclis Başkanımız Bülent ARINÇ’ın, gazetecilerin sebep olduğu izdiham üzerine, basın mensuplarının çalışması ile ilgili bazı tedbirler aldığını okuduk, sevindik. Türk televizyonlarını ve filmlerini seyredenler, en küçük bir adli vakanın, en adisinden hafif meşrep haber peşindeki basın mensupları; fotoğrafçı, kameraman ve muhabirlerin, utanç verici kargaşasını görmüşlerdir. Koca koca adamların düzenlediği, aylar günler öncesinden bilinen karşılama, uğurlama ve ağırlamalarda, toplantı, dernek ve düğünlerde görülen başıbozukluk, beni çok düşündürmüştür;

“Bu düzensizlik neden? Toplumların hayatını düzenleyen temel kurallar vardır. Bunlar, Din, Ahlak, Hukuk ve en önemlisi de Töre’dir. Töre’li Millet olarak tarif edilen Türk Milleti, Töresini geleneklerini, misafir karşılama, ağırlama ve uğurlama gibi sosyal hayatın bütün alanlarını kuşatan disiplin altına alan kurallarını mı kaybetti? Atasözlerinde, Deyimlerde, masallarda, Hikayelerde, Manilerde, Türkülerde... yer alan Türk Töresi’nin altın kurallarına ne oldu? Evde, yolda, iş yerinde, okulda, sokakta, resmi – özel toplantılardaki ilişkilerimiz çok yozlaştı. Ana ana gibi, baba baba gibi, çocuk çocuk gibi davranmıyor. Genç kız genç kız, delikanlı da delikanlı gibi değil. Genç, gençliğini, yaşlı da yaşlılığını bilmiyor. Okullardaki eğitim bir facia. Hoca hoca değil, öğrenci de öğrenci. Toplumdaki her ferdin ne gibi özellikleri olması, nasıl davranması gerektiğini anlatan Görgü Kuralları ise tamamen rafa kaldırılmış durumda. Nezaket, edep, terbiye, feraset denilen değerler kimsenin umurunda değil. Resmi dairelerdeki bu karışıklıklar çok doğaldır. Felaket anında, kazalarda, ölümlerde kimsenin ne yapacağını, nasıl davranacağını bilememesi ile ilgili olaylar basında yer aldıkça tüylerimiz diken diken oluyor. Ekonominin bu kadar sıkıntılı olması da yine aynı sebeplerden. Dış politikamıza, devlet adamlarımıza baktığım zaman kahroluyorum. Kuralsızlık, ilkesizlik, politikasızlık kanımızı donduruyor. Dün başka söz veren, bugün başka türlü davranan insanlar sürüyle. En tehlikelisi de böylelerinin o makamlara kadar yükselmiş olması. Geleneklerden kopuş, kuralsızlık, töresizlikten kaynaklanan başı bozukluk, memleketimizi bir Afrika ülkesi seviyesine indiriyor.
TÜRK MİLLETİ KAN KAYBEDİYOR
Görünüşte sırım gibi, gerçekte içi boş adamlar sadece görüntülerle, anlık tedbirlerle günü kurtarmaya çalışsalar da, Türk Milleti eğitimde, siyasette, sağlıkta, ekonomide, dış politikada sürekli kan kaybediyor. Gün geçmiyor ki çeşitli alanlarda kuralsızlık veya doğrusunu söyleyelim töresizlikten kaynaklanan felaketler olmasın ve bu felaket ortamında töresizliğin başka yansımaları yaşanmasın. Töre adına en büyük terbiyesizliklerin yapıldığı bir memleketiz. Bu kadar belirsizliğin ortasında vatandaşlarımızın kafası çok karışık; Nasıl davranmalı, ne düşünmeli, hangisi doğru? bilemiyor. Geçmişte, büyük devletler kurmamızın sebebi töreyi bilmemiz ve yaşamamızdı…Mesela, yanlış hatırlamıyorsam, Fütüvvetnâmelerde, insan, hayatının tamamı boyunca uyması gereken yedi yüz kırk kuraldan söz edilmektedir. O dönemde milletimiz, bu kurallara uymayanları, meclisin dışına çıkarıyordu. Bu disiplin, kurduğumuz devletleri zirveye taşımıştır. Töresiz ortamlarda mikroplar çok çabuk büyüyor. Özellikle televizyonda bunun örnekleri çok. RTÜK’ ün gözü önünde yayınlanan Televole’ler, Biri Bizi Gözetliyor ve ardından gelen seviyesiz yayınlar milleti perişan ediyor. Töreye uygun davranışların değil, kuralsızlığın, başıbozukluğun telkin edildiği Hayat Bilgisi gibi diziler başta olmak üzere, Hababam Sınıfı filmleri, Türk Eğitimi için utanç verici oldukları halde sanki bir matahmış gibi takdim ediliyor. Yeterli bulmamış olacaklar ki yeniden sinema filmleri yapılıyor. Böyle giderse, Allah korusun, Afrika ülkesi olmak bir yana, Afrika kabilesi kadar bile olamayacağımızı, bu filmleri seyreden ve hayatını ona göre şekillendiren nesillerden bir hayır gelmeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Burada bir tespitte bulunmak istiyoruz. Türk Milletine mensup insanlar az veya çok töreyi korumaktadır. Yöneticiler midelerine bağlı olsalar da, millet sahipsiz kalmış olsa da Töre’yi elinden geldiğince yaşatmaya çalışmaktadır. Türk olmayan, milletin kaderini etkileyebilecek noktalara gelmiş, yönetici, iş adamı, bilim adamı, siyasetçi… olmuş kimseler ise bu milletin töresini dikkate almıyor. Hatta ellerinden geldiğince bozmaya çalışıyorlar. Törelere küfreden, “Batsın töreler!” diyen filmlerin, kuralların ters yüz edilmesi, tabulara karşı çıkılmasını tavsiye eden yayınların, kurumların arkasında azınlıkları, misyonerleri görüyoruz. Has Türkler töreleri öğrenmeli, uygulamalıdır. Bu konuda azami dikkat gösterilmelidir. Okullarımızda görgü dersi konulmalıdır.
TÖRELER YAZILMAMIŞ ANAYASAMIZDIR
Davranışlarımıza asıl yön verici, kanun, kanunname, tüzükler değil, binlerce yıllık tecrübeyi yansıtan töreler, yani yazılmamış anayasamızdır. Bu anayasaya uyulmazsa diğer yön verici kurumlar da tahrip olur. Nitekim ahlak, din ve hukuk kurallarına daha az uyulmaktadır. Burada törelerin tahribata uğramasının sebeplerinden biri olarak, yazılı hale getirilmemiş olmasını da zikretmek gerekir düşüncesindeyim. Töre Anayasası yazılmalı ve Türklerin nasıl davranması gerektiği en ince ayrıntılarına kadar ortaya konulmalıdır. Ailede, okulda, toplumda bu kurallara uyulmasının eğitimi yapılmalıdır. Geleneksel eğitim kurumlarımız olan Yaren, Sıra, Arabaşı, Barana, Oturma meclislerimiz canlandırılmalı, Ahilik öğretilmelidir. Madem ki millet sahipsizdir, başıbozuk töresiz bir toplum haline getirilmek istenmektedir, o halde iş başa düşmektedir ve millet kendi kurallarını koyacaktır, koymalıdır. Töreyi yaşatmak zorunda olduğumuzu görüyoruz. Ya yaşatacağız, ya da yok olacağız. Türk Töresi’ne uygun olmayan davranışları, uygunsuz kişileri bir bir ortaya koymak durumundayız. Millet töresine sahip çıkarsa, hiç kimse onun haklarını çiğneyemez. Topraklarını kimseye peşkeş çekemez. Geleceğini satamaz. Yediden yetmişe herkes bu konuda üzerine düşeni yapmalı, kaybolup giden töreleri araştırmalı, öğrenmeli, mevcutları uygulamalı, aydınlarımız törelerimizi yazmalı, siyasetçilerimize, özellikle Türk Milliyetçilerine, töremizin ne olduğu öğretilmelidir. Osmanlıların son zamanlarında görülen aşınma ve zorlamalarla baş başayız. O dönemden kat kat daha fazla baskı ve aşınma var. Kıbrıs adım adım elden giderken, Türkmeneli’ni karanlık bir gelecek beklerken yöneticilerimizin nasıl davranmak gerektiği konusunda tereddütleri olduğu anlaşılıyor. Yöneticileri bu kadar başıbozuk olan bir milletin halkı ne durumda olabilir? Meramımız daha iyi anlaşılsın; İL GİDER TÖRE KALIR…


www.ufukotesi.com - 03 / 2004  

aybarsfirat@yahoo.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.