Avrupa Birliği sevdası bazı kesimlerin gözünü iyice kararttı. Avrupa Birliği’ne girmek uğruna her şeyi göze almışlar. Türkiye için hayati önem taşıyan konularda taviz vermek, hatta birçok milli davadan vazgeçmek de dahil. Ver kurtul, sat kurtul, yap kurtul… Kıbrıs’ı verip kurtulalım! Devletin elinde ne varsa satıp kurtulalım! Avrupa Birliği ne istiyorsa, Türkiye’nin aleyhinde bile olsa, yapıp kurtulalım! Niçin, Avrupa Birliği için… Peki bunun karşılığında Avrupa Birliği ne yapıyor? Önce sırtımızı sıvazlıyor, sonra yeni emirler veriyor… |
Sözde AB sevdalılarının en büyük dertleri de, Türkiye ve bütün Türk dünyası için milli bir dava olan Kıbrıs. Kıbrıs, hem coğrafi açıdan, hem de siyasi açıdan çok önemli bir konumda. Üstelik Kıbrıs, Türkiye için namus meselesi olmuş… Ver kurtulcular, Avrupa Birliği’ne girebilmek umuduyla veya Ege adalarından gelecek 3-5 Rumla sirtaki oynayabilmek için Kıbrıs’ta sürekli taviz vermemizi istiyorlar. Hatta gerekirse Kıbrıs’ı bile vermemizi… Ver kurtulcuların karşısında ise kale gibi bir lider duruyor; Rauf Denktaş…
Yıllarını Kıbrıs davasına adamış… Kıbrıs Türkü’nün ve Türkiye’nin haklarını ve haklılığını bütün dünyaya anlatmış. Cephede kazanılanları, masada kaybetmemiş bir lider Denktaş. Kıbrıs Türkü’nün ve Kıbrıs’ın bayrak şahsiyeti…
3 yıl önce kurulan ve 300’den fazla üyesi bulunan Basın Birliği Derneği, oy birliğiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’a “Yılın Diploması Ödülü”nü vermeyi kararlaştırdı. 19 Kasım 2003 Çarşamba günü İstanbul Swiss Otel’de düzenlenen görkemli törenle Sayın Rauf Denktaş’a “Yılın Diploması Ödülü” verildi.
Ödülü, Basın Birliği Derneği Başkanı Kemal Çapraz’dan alan ve çok duygulanan Sayın Rauf Denktaş, bir gerçeğin altını ısrarla çizdi; “Annan Plânı, 1989’da Rum Ulusal Konseyi tarafından kabul edilen plânın aynısıdır.”
Bir başka deyişle Rumlar, Kıbrıs Türkü’nün bağımsızlığını elinden alacak, kendilerine köle yapacak, Türkiye’yi de tamamen dışlayacak bir plân hazırladılar. Bu plânı, daha doğrusu tuzağı da Rauf Denktaş’a ve Türkiye’ye kabul ettirmek istiyorlar. Denktaş, buna karşı çıkınca da “Uzlaşmaz adam”, “Denktaş çözümsüzlük istiyor” gibi iftiralarla, Denktaş’ı suçluyorlar. Ver kurtulculara en güzel cevabı da, yine Denktaş veriyor: “Bende bu plânı imzalayacak kalem yok, bende bunu imzalayacak el yok, bende bunu imzalayacak yürek yok.”
Ver kurtulculara Kıbrıs gerçeğini ve Rauf Denktaş’ın azimle yürüttüğü Kıbrıs davasını anlatmanın mümkün olmadığını biz de biliyoruz. Denktaş’a uzlaşmaz diyenler, Denktaş’ı müzakerelerden kaçmakla suçlayanlar, Denktaş’ı statükocu ve barışa engel olarak görenlere şunu sormak istiyoruz; “Siz Denktaş’ın savunduğu ilkelerin hangisinden veya hangilerinden vazgeçebilirsiniz? Türkler’in Rumlarla eşit statüde olması ilkesinden mi? Türkler’in egemenliğinden mi? Eşit haklara sahip olmaktan mı? Ya da ne kadar Türk yurdunu Rumlara verebilirsiniz?”
Eğer bu sorulara cevap veremiyorsanız, Sayın Rauf Denktaş’ı sonuna kadar desteklemek zorundasınız. Hem bu sorulara hayır cevabı veriyor, hem de Kıbrıs davasında Denktaş’ı eleştiriyorsanız, samimi değilsiniz, iki yüzlüsünüz.
“Çözümsüzlük çözüm değildir, biz Kıbrıs’ta çözüm istiyoruz” diyenler çözümlerini ortaya koymak zorundalar. Çözüm istiyoruz deyip de alternatif getiremeyenlerin Denktaş’ı eleştirmeye hakları da yok… Hele hele Denktaş’ı Rumların ve tüm Avrupa’nın karşısında zor durumda bırakmaya hiç kimsenin hakkı yok.
Tuzaklarla dolu Annan Plânı’nın tehlikelerini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Sultan II. Abdülhamit, kararsız kaldığı durumlarda Rus büyükelçisine danıştığını, Rus büyükelçisinin önerdiklerinin tam tersini yaptığını söylerdi. Denktaş’ın Annan Plânı’nı imzalamasını, Rumlar ve Yunanistan ellerini ovuşturarak bekliyorsa, bu plânın Kıbrıs Türkü’nün ve Türkiye’nin hayrına olmadığı kesin. Annan Plânı’nı kabul edelim diyenler ise sadece ver kurtulcular. Türk milleti ise Rauf Denktaş ve Kıbrıs Türkü’nün arkasında kale gibi duruyor…
|