İnsanoğlu hep uzaktaki hedeflere bakar da yanı başındaki güzellikleri göremez. Sevgili uzaktadır, dostlar uzaktadır, yaşanılacak kentler-semtler uzaktadır, ilim uzaktadır, medeniyet uzaktadır velhasıl yüksek yaşam standartlarını temsil eden ne varsa hep bizden uzak, hatta erişilmesi imkânsız noktalardadır. Ya da bize öyle gelir…
Geçen günlerde toplum olarak bilip de görmediğimiz böyle bir değerle tanıştım. Hakkında 1953’ten bu yana “on binden fazla” gazete haberi ve makale yazılmış bulunan Kastamonulu Hüseyin Eroğlu’ndan bahsediyorum. Şimdi bazı Kastamonulu okurlarımın “Ben bu adamı tanıyorum” dediğini duyar gibiyim.
Tabii ki tanıyoruz, ama ne kadar? |
Kendisinin oldukça renkli bir kişiliği var. Bağımsız milletvekili adaylığından tutun da, protesto mahiyetinde Kastamonu’dan Çankırı’ya kadar 1990’da yayan yürümesine dek pek çok etkinliği var. Ankara, İTÜ, Gazi, İstanbul, Ege Üniversiteleri ve Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü gibi Türkiye’nin en öndeki bilim kurumlarında konferanslar veren Eroğlu, mütevazı kişiliği ile sanki kendisini gizlemekten hoşlanıyor. Kurduğu İleri Teknoloji Derneği’ni daha sonra kapatmak zorunda kalmış. Derneği anlattıkça benim de daha evvel kurduğum İnsani Değerlerimizi Koruma ve Geliştirme Derneği’nde çıkan ortak sonuç yine meydana çıkıyor: İnsanların kendi meselelerine karşı ilgisizliği ve kendilerine yardımcı olmak isteyenlere “Bu işten ne menfaati var” ön yargısıyla yaklaşmaları. Yazık…
ANAP milletvekili Sabri Keskin’den verdiği oyun hesabını basın aracılığıyla sorduğu için 8 yıl hapis istemiyle yargılanmış, 3 kez aynı davadan beraat etmesine rağmen sonuçta hukuk Eroğlu’na para cezası vererek davayı kapatmış.
Yaşına rağmen öyle dinç ve çalışkan ki sanıyorsunuz karşınızda 18’lik bir delikanlı var. Zaten kendisinin henüz 15 yaşında olduğunu söylüyor. Bu herhalde gönül alemindeki yaşı diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz…
Bir “amacı” var. Dinleyince kendinizin de esasında aynı idealle yanıp tutuştuğunuzu hissediyorsunuz…
Bugünkü insanlığın hayallerinin ulaşamayacağı eğitimin verileceği bir üniversite projesi var. Hatta bu nedenle bankada bir de hesap açmış ve başlangıç olarak da sembolik bir para yatırmış.
Öğretim kadrosu? dediğimizde öyle güzel bir cevap veriyor ki, bunu izninizle kendime saklamak istiyorum…
Tek projesi üniversite değil elbette. O kadar pratik çözümler sunuyor ki, kendisini dinlediğinizde Türkiye’nin dünyanın gerçek süper gücü olduğuna imanınız bir kez daha tazeleniyor. İşte size birkaç örnek:
Türkiye’de sadece Orman İşletmelerinin çam kesimi ardından ortaya çıkan atık miktarı 2 milyon ton civarında ve bunun başta kimya olmak üzere pek çok kullanım alanı var (sabun, mürekkep, deterjan, reçine, ilaç, şampuan vs.) Dolar cinsine çevirirsek 44.000.000. $ tutuyor.
İşte size çok pratik bir ekonomik çözüm daha:
1) Uçucu yağ –artan ortalama kilo fiyatı 28.000.000.000 TL, 2.000.000kg * 28.000.000.000 = 56.000.000.000.000.000 TL
2) 1.980.000 ton organik gübre * 500.000 = 1.188.000.000.000.000 TL
Bir vatandaş her gün “sadece 50 bin lira” tasarruf etse. Yıl sonunda 18.250.000 TL biriktirmiş oluyor. Türkiye nüfusunun ortalama 70 milyon olduğu hesap edilirse ortaya 1.277.500.000.000.000 TL tasarruf çıkıyor. Bu parayı dolar cinsine çevirirsek yaklaşık Bir milyar dolar gibi bir para meydana çıkıyor. Sadece günde 50 bin TL’yi kıyıya koymakla elde edilecek millî tasarruf. İşte size sıfırdan imkânlanma!
1969 yılında NASA’dan kendisine gelen daveti bizimle paylaşıyor. Bunun dışında Kanada, Rusya, Avusturya Victoria Üniversitesi’nden de kendisine davetler geldiğini öğreniyoruz. Niye gitmiyor derseniz? Cevabı hem basit, hem çetin: Vatan sevgisi…
Sadece Kastamonu’nun yer altı kaynakları ve doğal bitki örtüsüyle Türkiye’yi ihya edebileceğini ve dünyayı besleyecek kaynakları Kastamonu bünyesinde bulundurmaktadır diye belirtiyor. Petrol ve doğalgaz yataklarının Kastamonu’nun bazı bölgelerinde yüzeye o kadar yakın olduğunu söylüyor ki, hatta bize ismini verdiği bazı mevkilerde toprağın üstünde petrolün aktığını bile ifade ediyor. Gerçektende Batı Karadeniz bölgemizde uzun yıllardır petrol olduğu biliniyor ama ne hikmetse yurt dışından almak daha kolayımıza geliyor (!)
Bunların dışında Kuvars, (Daday Ballı Dağ) Uranyum, Kobalt, Selenyum gibi bir takım değerli madenlerin de Kastamonu özellikle de Taşköprü civarında olduğunu söylüyor. MTA raporlarında Kastamonu’da Uranyum gözükmüyor. Ancak burada dikkat çekici bir özellik var. Yine MTA raporları Taşköprü ilçesi civarında yoğun Selenyum madeni yatakları olduğunu belirtiyor. Dünya çapında ise madencilerin genel olarak kabul ettikleri bir gerçek var. Doğada genelde Selenyum ve Uranyum birlikte bulunuyor. Zaten Taşköprü sarımsağının özelliği de içinde bulunan selenyumdan geliyor. Dünyada başka hiçbir sarımsakta selenyum yok ve bu maden bilimsel araştırmalara göre geleceğin dünyasının enerji ve iletişim kaynağı olacak.
Kastamonuluların en azından bir kısmının yanı başlarında bulunan ve farkına varamadıkları hazine Hüseyin Eroğlu’nun insan kişiliği üzerine de araştırmaları var.
İlim tahsilinin öneminden bahsederken “İlmin beşeriyete hizmet gayesiyle cidden tahsil edilmesi” gerektiğinin altını çiziyor. Diploma sahibi olmakla okur-yazar olmanın aynı şey olmadığının özellikle belirtiyor. Her diplomalının okur-yazar olmadığı gerçeğini vurguluyor. “Bir kişinin gönül sıkıntısı bütün kainatı etkiler”, “ilmin üzerinde rütbe yoktur” ve “Her şey insanlık için…” gibi veciz ifadeleri dile getiren Eroğlu, kişilik tahlilleriyle ilgili de pek çok araştırma sahibi.
Kendisiyle gece yarısına yakın yaptığımız söyleşinin ertesi günü Başbakanlık Halkla ilişkiler Müdürü Mehmet Bican ve Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ziya Selçuk’un daveti üzere görüşmek için Ankara’ya gideceğini öğreniyoruz. Bize bu imkânı sağladığı için tekrar kendisine teşekkür ediyorum.
|