Basında aslolan tarafsız ve doğru haberdir. Ama Türkiye’de öyle değil. Bilakis yalan ve yanlı haber, bizde medyanın ana iskeletini oluşturur. Bunun felsefi temellerini irdelediğimizde ise, en önemli ayak olarak Hegel ile karşılaşırız.
Totaliter sistemi haklı gören bir zihniyet… Üstelik yalan söylemeyi ve gerçekleri çarpıtmayı da mübah gören bir felsefe. İşte Hegel’in çağdaş dünyaya bıraktığı miras…
|
Modern totaliterciliğin bütün felsefi donanımı Hegel’den alınmıştır. Hegel, bu silahları, özgürlüğe karşı açılmış ezeli savaşların eski cephaneliklerinde bulmuştur. Ancak, bu silahları modern zamanlarda özgürlüğe karşı yürütülen savaşlarda kullanılmasını sağlayan kişi de Hegel’den başkası değildir.
İşte bu silahlardan bazıları:
Devleti yaratan toplumun, yani bir tek seçkin milletin tüm dünyaya egemen olması mukadderdir. Bir milletin (yani ırkın) en üstün amacı, kendini korumaya yarayacak güçlü bir araç olmak üzere “yüce” bir Devlet kurmaktır.
Bu Devlet, bütün diğer devletlerin düşmanı olarak, varlığını savaşta ortaya koymalıdır.
Devlet, her türlü ahlaksal yükümlülükten arınmıştır. Tek yargıç, tarihtir. Yani tarihte güçlü olan daima haklıdır.
Bireysel davranışların tek ilkesi kollektif yararlılıktır. Propaganda amaçları ile yalan söylemek ve doğruları eğip-bükmek mübahtır. Devlet özellikle diğer devletlerle olan ilişkilerinde, her türlü ahlaki ölçülerin dışında kalır.
Hegel’e göre savaşla bir ulusun ahlaksal sağlığı korunur ve sonlu amaçları kökünden kazınır. İnsanlar, sadece Devletin varlığına odaklanır. Kendi içinde zaten çürümüş ya da ölmüş olmadan, hiçbir millet yok edilemez. Bunu sağlamanın yolu da savaştır.
Hegel, dinin “eşitlik” anlayışına karşı, bir tür “Büyük Adamlar Dini”ni getirmektedir. İnsanlar tarafından yapılan bütün büyük işler, ün ya da şeref için yapılmıştır. Büyük Adamlar böylece toplumun üstüne çıkarlar, çünkü herkes şeref kazanamaz. Bunların yaptığı her şey, o dönemin “en iyi” şeyleri; söyledikleri ise, yine en iyi sözlerdir... Yani, olayları en iyi kavrayanlar onlardır ve takınılacak en doğru tavrı da onlar halka gösterirler.
Schopenhauer’un ilginç bir sözü var: “Bir gencin zekasını köreltmek ve aklını her türlü düşünmeye kapalı bir hale getirmenin en iyi yolu, onun Hegel okumasını sağlamaktır.” Türkiye’de birileri gençlerimizi köreltmeyi amaçlamış olmalı ki, Hegel’i göklere çıkarıp yıllar yılı okunacak tek filozof olarak tanıttılar bize.
Medyamızın her türlü desise ve yalanı niçin meşru gördüğünü şimdi daha iyi anlıyoruz galiba. Zira medyada köşebaşını tutabilmek için mutlaka Hegel’in tezgahından geçmiş olmanız gerekiyor. Aksi takdirde sizi “muteber” gazeteci saymazlar zaten.
|