Bunun için de önce “Tercüman” gazetesini çıkarmış, daha sonrada kadınlar için “Âlem-i Nisvan”, Çocuklar için “Âlem-i Sıbyan” mizah dergisi olarak da “Ha, Ha, Ha”yı çıkarmıştı. Gaspıralı basın faaliyetleri ile bütün Türk dünyasını etkilemiş, Türk aydınlanma hareketinin öncü lideri olmuştur. Gaspıralı’nın bir asır önce gördüğü gerçekleri bugün maalesef unutmuş bulunmaktayız. Basının önemini defalarca yazdım, bu problem çözülünceye kadar da yazmaya devam edeceğim. Bugün Türk milliyetçiliğinin üzerine ölü toprağı serpilmiş gibidir. Kalpler sönmüş, heyecanlar gitmiş, insanlar sen-ben kavgasına düşmüştür. Ülke elden giderken, bizler hâlâ bu kavgaların peşindeyiz. Bugün Türk milliyetçiliği bir asır geri gitmiştir. Soruyorum sizlere, milletimizi aydınlatacak bir televizyonumuz var mı?, tirajı yüz binleri aşan bir gazetemiz var mı?, bir radyomuz, bir kadın dergimiz, bir çocuk dergimiz var mı? Gönül rahatlığıyla ailemizle birlikte gidebileceğimiz bir tiyatromuz, bir sinemamız var mı? Bu ülke insanının hiç mi gülmeye ihtiyacı yok, Nasrettin Hocaları yetiştirmiş bu milletin bir mizah dergisi olmaz mı? Bu soruları uzatmak mümkün. Hayatımız her safhasından çekilmiş, sadece salonlarda yapılan bir milliyetçilikle ülke kurtarılamaz.
Lüzumlu lüzumsuz, İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” sözünü kullananlar, onun işaret ettiği yoldan gidiyorlar mı? Başımızını önümüze koyup yeniden düşünmenin zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. En küçük cemaatlerin bile televizyonları varken, Türk milletinin var oluş yok oluş mücadelesini veren en köklü fikir hareketinin bir televizyonunun olmaması sizleri üzmüyor mu? Satılık, kiralık kalemlerin köşe başlarını tuttuğu, “Milletin müşterek sesi” olacağı yerde, AB’nin ve ABD’nin sesi olan yayınlar sizleri üzmüyor mu? Türk milletinin aleyhine olan her türlü uluslar arası kuruluşla işbirliği yaparak, ihanetler sergileyenlerle mücadele yine onların diliyle olur. Halkı aydınlanmamış bir milletin ayağa kalkması silkinmesi de mümkün değildir. Uyum yasası adı altında bu ülkede çıkarılan ihanet yasalarının içeriğinden milletimiz haberdar değildir. Türk Dünyası ile Türkiye’nin arasını açmak için yapılan girişimlerden haberdar değildir. Açık ve net bir şekilde bir daha bir daha söylüyorum, Türk milletinin en acil meselesi, basın meselesidir. Bu meseleyi çözmeden diğer meselelere geçmek yanlıştır. Türk milliyetçiliği çağın bütün imkanlarını kullanarak bu günlere gelmedi mi? Ne oldu da, hayata yabancı, teknolojiye yabancı, hayatın gerçeklerine yapancı bir hareket olmaya başladık. Fikir üretmeyen, çağın teknolojisini kullanmayan kitle iletişim araçlarını kullanmayan bir hareketin başarı şansı olabilir mi?
BİLGİ KAYNAĞINDAN ALINMALI
Artık çağımız iletişim çağı, savaşlar bile iletişim teknolojisiyle yapılmaktadır. Dünyada en geçerli olan, savaş fikir savaşıdır. Psikolojik savaştır. Türk milleti sağduyulu aklı selim bir millettir. Ama onun bu sağ duyusunu harekete geçirebilmek de ancak ve ancak doğru bilgilendirilmesiyle olur. Bunu başardığınız takdirde, başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok buna emin olun. O zaman bu milletin gücü, kudreti, Kıbrıs’ı da ayağa kaldırmaya, Kuzey Irak’taki tuzakları da bozmaya yetecektir. Ben milletime güveniyorum. Ama milletimizi doğru aydınlatacak kitle iletişim araçlarını harekete geçirmezsek, köleliğin faziletlerini okumaya ve onlara inanmaya başlayan bir millet oluruz. Bugün yapılmak istenen budur. Bu zincirleri parçalamak hepimizin görevidir. Çağımızın en güçlü silahı olan bilgiyi ancak ve ancak, doğru bilgi kaynaklarından alabiliriz. Seçilmiş bilgileri ve seçilmiş haberleri değil, bizim seçtiğimiz milletimizin faydasına olan bilgileri ve haberleri bu millet duymak istiyor. 250 milyonluk büyük Türk Dünyası’nı kucaklayacak yayınların en kısa sürede faaliyete geçirilmesine acil ihtiyaç vardır. Yoksa bizim milliyetçilik anlayışımız da, bizden öncekilerin o büyük ve kutlu mücadeleleri de boşa gider. Haydin silkinip ayağa kalkmamın zamanı bugündür.
|