KÜRESEL TUTSAKLIK
Onca emek verip hazırladığım bir kapak daha zayi oldu... Kime hayıflanacağımı bilemiyorum. “Every way that I can” diyen Sertap Erener’e mi, “Ya, bu fotoğrafı negatif sanırlar...” diyerek sanatsal emeğime (!) hor bakan Kemal Çapraz’a mı, “Hürriyetim sana feda olsun Sam Amca, küresel esarete yemin ederim ki...” diyen Iraklı’ya mı?
Ilgaz BABACAN |
Uğraş, didin bir şeyler yap, sonra bir anda gündem altüst olsun...İş mi yani... Işık hızıyla çalışsam yine yetişemiyorum şu memleketin gündemine... Ayın on beşinden sonra oturup bir konu buluyorsun... Pat diye bir ’19 Mayıs’ tartışması atılıyor ortaya... O biraz eskidi, geç kalırız endişesi taşıyoruz; bu kez ‘genç subaylar’ haberi doğru mu yanlış mı, muhabbeti... Herkes eteğindeki taşı döktü, nal toplamayalım hafakanıyla boğuşurken, ‘Devlet Konukevi’nde tesettür defilesi düşüyor gündemin orta yerine...
Yok yok, bu memlekete bir ‘saat başı’ gazetesi gider... Mürekkebi kurumadan, baskı üstüne baskı yapacaksın... Sen bile yazdığına şaşıracaksın...
İşin aslına bakarsanız, ben de biraz bahane arıyordum... Cânım ülkede bana kapak konusu mu çıkmayacak yani? Alın işte, yukarıda saydığım ve her biri kendi içinde çelişkiler taşıyan olaylar...
En iyisi, Sertap Erener’in başarısını (!) biz de alkışlayalım, onun da gönlünü hoş tutalım, dedik. Öyle ya, hakkında yazı yazmayan kimse kalmadı. Kimi övdü, kimi yerdi...
Benim en çok Ertuğrul Özkök ile Can Dündar’ın yazdıkları hoşuma gitti... Can Dündar, “Niye Türkçe değil de İngilizce söyledi” diye hayıflanıyor... Onun bile sabrı taşmış... Hoş yazının tamamını okuyunca bu tepkisinin ‘çok kültürlülük’ lehine bir tavır olduğu ve Türkçe’ye de lütfen sahip çıktığı apaçık anlaşılıyor ya... Neyse...
Ertuğrul Özkök’ün yazısına gelince... Hani, Sertap Erener şarkıyı İngilizce söyledi ya, kendisine eşlik edenlerden bazıları da yabancıydı... Bir de cariye kıyafetlerini koyun üstüne... Millet haklı olarak, “Bunun neresi bizden?” diye sordu... Özkök cevap veriyor: Şarkının bir yerinde melodi ‘Yaş mı da kuru mu...’ şeklinde söylenen bir parçamızı çağrıştırıyor... Valla pes...Adamda kulak var... Müzik bilgisi deseniz yine öyle... Ne diyelim, bu inceliği sezemeyen vatandaşlara yazıklar olsun! Şimdi hak vermemek elde mi? Bizden bir şeyler arıyor insanlar Sertap Erener’in şarkısında... Alın size, bizden bir şeyler...
Bu ara gazıyla devlet erkanı Sertap Erener’i bağrına bastı...
Eurovision Fatihi, soluğu zirvede aldı... Neyse ki o dolduruşla ‘cariye’ kıyafetleri giyinip de ‘sultan’ cakası satmaya kalkışmadı...
Dünyanın garip hallerine bakın ki, Sertap muzaffer bir komutan edasıyla kentin sokaklarında tur atarken, istanbullular, fethin 550’nci yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyor...
Milli kimliğinin en önemli unsuru olan dilini, beş para etmez bir ödül içinde hem de bir kamu kurumunun ‘organizatörlüğünde’ gözden çıkaran koca ülke, fetih coşkusu yaşıyor...
Yoksa biz ‘saat başı’ gazetesi projesinden vazgeçip, kara mizah türü bir dergiye mi soyunsak... Malzeme bol... Kesin iş yapar... Sermayedar aranıyor, ilgilenenlerin dikkatine!
Şimdi ben şu kapaktaki fotoğrafları çocuğa izah etmek zorundayım... Bak evlat! Bu Iraklı amca bir müslüman... Ancak hristiyan usulü yemin ediyor. Ona hürriyet (!) getiren Amerikalılar’a bağlı kalacağına dair bir yemin bu... Öbürü de Sertap Erener ablan... Eurovision’a katılan diğer yarışmacılar gibi ana dilini bir kenara itip, ingilizce söyledi... Karşılığında da birincilik ödülünü kaptığı gibi Türkiye’ye getirdi. Yani senin anlayacağın biri dinini, biri dilini rehin bıraktı... Özveride bulundular.
Aslında bu fotoğraflar bizim için yeni değil... Hatırlarsınız, “Kurtaran yemin” diye bir gazetenin manşete taşıdığı, mütedeyyin bir babanın mahdumunu... Yine hatırlarsınız, ABD’deki alışkanlıkla Meclis Kürsüsü’nde de aynı biçimde yemin etmeye kalkışan bir dönemin liderini...
Elbette bunlar tarihin taş hafızasında yerini alıyor... Ancak, ‘küresel esarete bağlılık yemini’ öylesine yaygınlaştı ki, sanırım bir süre sonra hatırlamanın da bir anlamı olmayacak...
İşte böyle evlat...
|