Yakın Takip

 

Dr. Ünal Metin  

Devlet adamı ; Belediye Başkanı


İstisnalar hariç. Sermaye karşısındaydı. Basın acımasızca eleştiriyordu. Diplomatlar yalnız bırakmışlardı. Oğlu bile yalpalıyordu. Ağır bir ameliyat için vatanından uzakta, vatanı için yaşamaya inat etmişti. Yaralı balinayı kuşatan köpekbalıkları gibi muhalefet partilerinin liderleri dişlerini göstererek sırıtıyorlardı. O’nun, damarlarında asil bir kanın dolaştığını unutmuşlardı.O mayasının sağlamlığı ile ayağa kalktı. Çakallara ve tilkilere haykırdı. ‘ Bir karış vatan toprağı vermem!’

Denktaş Kurtluğunu Gösterdi
Kıbrıs Türkleri için adeta ölüm fermanı olan anlaşmayı imzalamayan Denktaş; hiç
kimsenin aklına gelmeyeni yaptı. Kıbrıslı Rumlara kapıları açtı. Türklerin güneye akın edeceğini zannedenler, Rumların akın akın kuzeye geçtiğini görünce afalladılar.
Rumlar kuzeye geçince dostlukla karşılandı. Eski evlerini ziyaret edenlere Türk’ün konukseverliği gösterildi. Aile yadigarı resimleri 30 yıl sonra sahiplerine verildi. Özel eşyaları emanetten çıkarılıp teslim edildi. Geçmişteki onca acıya rağmen düşmanlık yapılmadı.

Türkler barakalarda yaşamıyormuş
Rum yönetimi; yıllarca Türklerin kuzeyde sefalet içinde yaşadığını, barakalarda oturduklarını, Türk ordusunun işgali altında süngülerin gölgesinde sokakta gezdiklerini Rum halkına propaganda yapmıştı.
Rumlar kuzeye geçince gördüler ki; söylenenler koca bir yalanmış. Geniş caddeleriyle ve bakımlı evleriyle kuzey tarafının gelişmekte olan bir bölge olduğunu gözleriyle gördüler. İnsanlar hiçte mutsuz ve umutsuz değildiler. Gümrüğüyle, polisiyle, zabıtasıyla dört başı mamur bir devlet idi gördükleri. Kuzeye geçen binler bir anda onbinler oldu. Bir kapı yetmedi, iki kapı daha ilave edildi.

Rum liderler şaşkın
Avrupa birliğini arkasına almış Rum liderler; Denktaş’ın bu manevrası karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar. Rum halkın gümrük kapılarından geçmeleri K.K.T.C’nin tanınması yolunda önemli bir aşamadır. Böylece adada iki devlet olduğu ve aralarında bir sınır bulunduğu Rum halkı tarafından tescillendi. Rum yönetimi Denktaş’ın bu cinliği karşısında şaşkınlıkla yeni tavizler vermeye başladılar. Koca Kurt onları açmazda bırakmıştı.

İhanetler yıldırmadı
Kıbrıs ve Irak’ta olan gelişmeler zaman açısından aynı dönemlerde başladı. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin başında bulunan kişi Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler karşısında Denktaş’ı yalnız bıraktı. O’nu kendine hasım ilan etti. İlişkileri zora sokmakla suçladı. Denktaş ilk defa bu kadar yalnız kalmıştı. Ama o bir “ Devlet Adamı” idi. 1950’lerden beri kelle koltukta yürüttüğü mücadelesinde O ne engeller, ne ihanetler görmüştü. Bitti denildiği son olaylarda da “Devlet Adamı” olduğunu yine ispat etti.,
Kıbrıs’ta bunlar olurken Türkiye Irak konusunda problemler yaşıyordu. İş başında bulunan AKP hükümeti ise tam bir beceriksizlik örneği göstererek; kriz yönetiminde sınıfta kaldı. Koskoca Türk devletini birkaç aşiret karşısında çaresizliğe sürüklediler.
Devlet adamı ve belediye başkanı olmak arasındaki fark bu iki olayda iyice ortaya çıktı.
Bir devlet belediye gibi yönetilmek istenirse işte sonuç bu olur. Her platformda dışlanmış ve aşağılanmış bir ülke.
Tekrar ediyoruz
Bu köşeyi takip eden okuyucular hatırlayacaklardır. Siirt seçimlerinden önce Abdullah Gül’ün başbakan kalması gerektiğini söylemiştik. Bu bir kez daha tekrar ediyoruz. Başımızda belediye başkanı değil, devlet adamı görmek istiyoruz.


www.ufukotesi.com - 05 / 2003  

unalmetin11@yahoo.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.