Tutanak

 

Hüseyin Özbek  

Sessiz Sevgi


Memduh Şevket Esendal ‘Komiser’ öyküsünü l949 yılında yazmış.Seneler önce okuduğunuz bir öyküyü, romanı yeniden okursanız eski bir tanışla karşılaşmanın sevincini yaşarsınız. ilk okuduğunuz mekan, mevsim, başka ayrıntılar peşpeşe sökün eder. Unuttuğunuz bir geçmişin ayrıntıları karşınızda içtimaya geçmiş gibidir.

Esendal’ın hikayelerindeki sıcaklık, doğallık, millilik, komşuluk ilişkileri, geleneksel türk kent yaşamı, mahalle dokusuyla anlatılan bizleriz. Ahmet Mithat Efendi, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Memduh Şevket Esendal bize yalnızca eşsiz sanat ürünleri vermekle kalmadılar. Türk toplumunun l9.yüzyıl ortalarından başlayarak yüzyıllık
bir panoromasını sundular.
Biz gelelim komiser öyküsüne: Bir kış günü Kocamustafapaşa taraflarındaki semt ka
rakolunun babacan komiseri Sofulardaki evinden karakola kadar, nokta yerlerini gezerek ıs
lanmış, üşümüştür. Odasında sobadan saç mangala aldırdığı közün karşısında ısınmakta, sigarasını tüttürmektedir. Derken kapı vurulur. Polis Susurluklu Hafız Cemal Efendi
derdest ettiği yirmili yaşlardaki delikanlı ile genç kızı komiserin karşısına diker. Bundan sonrasındaki komiserle Polis Cemal Efendi arasındaki, komiserle gençler arasındaki basit ama olağanüstü diyaloglardan gerçek anlaşılır. Cemal Efendi genç kadınla erkeği sokak arasında tenhada öpüştükleri için derdest etmiştir. Polis Cemal Efendiye kalsa adaba mugayir hareketten ikisini de adliyeye mevcuden sevkedilmesi gereklidir.
Komiserin ince bir mizahla renklendirdiği soru-cevaplardan anlaşılır ki; gençler karı kocadır. Akraba ziyaretinden dönmektedirler. Sevgi dolu konuşmalarla sürdürdükleri eve dö
nüş yolunda kadının içinden kocasını öpmek gelmiş ve iki yanağından öpüvermiştir. Akabinde koca da karısını iki yanağından öper. Komiserin deyimiyle alacak verecek kalmamış, ödeşmişlerdir. Öykünün burasında komiser polise döner:
-Bak memur efendi, karısıymış! Şu bizdeki dalgınlığa bak! Bahtiyarlığın bu kadarına
içimiz inanamamış!... Soruyoruz, soruyoruz da ”karı koca mısınız?” diyemiyoruz. Ne dersin
bu işe memur efendi?
Hafız Cemal, komiserin işi hafif tutmasına, alay etmesine gücenmiş olacak ki,
-Karısı olsun efendim, sokakta öpülür mü? Dedi.
Komiser mangalın kulpuna sokulu maşayı alıp ateşleri düzelterek;
-Eee, karısına göre, dedi. öylesi vardır karanlık odada bile öpülmez...
Öykünün bundan sonrası görmüş geçirmiş bilge komiserin, Cemal Efendinin şahsında
ham ervahlara, Molla Kasımlara kulağa küpe sözleriyle sürer;
Bunlar kendi işlerinde güçlerinde aile adamları. Bunlar memleketin temeli. Biz gece gündüz bu sokakları bekliyoruz ki kimse bunları rahatsız etmesin! Ama karısı kocasını öpmüş. Yahut karısı değil de komşu kızı. Başını yarıp kolunu kırmamış ya! Sen iştahını saklar, eğer bunları kavga ederek gider görürsen, çevir keretaları, tıkayım deliğe, arkalarından bir de zabıt” Huzuru umumiyeyi ihlal ettiler”. Görsünler günlerini!...’’
Esendal’ın bu sıcak, sade, yerli hikayesi her okunuşta yeni dersler çıkarılacak kadar
zengin gelir bana. İçten, doğal karşılıksız sevgi, paylaşımın hazzı, insanlığı yücelten şeyler.
Siz de hikayedeki gençler gibi,sebepsiz,kendiliğinden,zamana,zamanlamaya gerek duymadan saf bir sevgiyle öpün al bayrağı.Yolda yürürken, dostunuzla konuşurken, yahutta iç aleminizdeki uzun yolculuklarınızda gelmiş geçmiş şehitlerimize bir gönül selamı gönderin.
Beşiğinde melek uykusundaki sabiyi sever gibi okşayın Türkiye’yi.


www.ufukotesi.com - 05 / 2003  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.