Zekice

 

Zeki Hacı ibrahimoğlu  

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Terörist başı Abdullah Öcalan’ın dosyası ile ilgili vermiş olduğu karar kamuoyunda değişik tepkilere sebep oldu. Bu davayı ilk duruşmasından son duruşmasına kadar takip eden 7 Avukattan birisiyim. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, Şehit yakınlarıyla birlikte onları temsilen katılan tek Avukatım.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi terörist başının davasını iki yönden Hukuka aykırı bulmuştur. Birincisi terörist başına ve Avukatlarına yeterli savunma hakkının verilmediği, ikincisi ise gözetim süresinin 4 gün yerine 7 gün olması.
Bu iki iddiayı iç hukukumuz açısından incelemek ve kamuoyunu bu konuda bilgilendirmek istiyorum.
Öncelikle terörist başı Kenya’dan Türkiye’ye getirildiğinde kendisinin can güvenliği için İMRALI ADASI’nda gözetim altına alınmıştır. Devlet terörist başının can güvenliğinin sağlanması için İMRALI’da ve Mudanya’da olağan üstü tedbirler almış ve bunun için Trilyonlar harcamıştır. Ayrıca Tarım ve Hayvancılık bakımından son derece gelişmiş olan Adayı sırf terörist başının can güvenliği için boşaltmıştır. Bununla ilgili maddi kayıplar rakamla ifade edilemeyecek kadar fazladır. Halen terörist başını İMRALI ADASI’nda 700 Türk Askeri korumaktadır.
Terörist başı yakalanıp Türkiye’ye getirildiğinde Şubat ayı Karakışın tam ortasıdır ve o sene her taraf kar ve tipi altındadır. Savcı ve Sorgu Hakiminin adaya ulaşması hava muhalefeti sebebi ile gecikmeli olmuştur ve Devlet tüm imkanlarını kullanmak süratiyle terörist başının sorgusunu 7 gün içerisinde yapmıştır. Kaldı ki 4 gün içerisin de yapmamakla terörist başı ne zarar görmüştür. 35 bin insanımızın katili sorgusu üç gün önce yapılmış olsaydı, tahliyemi olacaktı? Yoksa Villa hayatı yaşadığı Türkiye’nin en verimli adasından daha lüks bir yere mi nakledilecekti? Neticede aynı yerde aynı lüks şartlar altında üç gün gecikmeli sorgusu yapılmıştır. Burada İnsan Haklarının ihlal edildiğini ileri sürmek ve mahkemenin bunu bozma sebebi sayması insanlığın yüzkarası ve Avrupa’nın çifte standardıdır.
İkinci konu Avukatlarına yeterli savunma hakkı verilmemiştir, iddiasıdır. Terörist başına ve Avukatlarına yeterli savunmanında üzerinde hiçbir tutukluya ve Avukatına verilmeyen haklar verilmiştir. Terörist başının Avukatları İmralı Adasına Gemlik’ten Askeri botla getirilip duruşmadan sonra tekrar aynı botla Gemliğe götürülüyordu. Kendilerinden ücret alınmıyordu. Mudahil Avukatlar Belediyenin Deniz Otobüsüne her gün 6 milyon Türk lirası ödemek süratiyle İmralı Adasına gidebiliyorlardı.
Davanın devam ettiği 11 duruşma boyunca sanık Avukatlarına istedikleri kadar söz hakkı veriliyor, söyledikleri her şey noksansız olarak zapta geçiyordu. Hatta terörist başına yeterli savunma hazırlığı yapabilmek için Adaya fotokopi makinesi getirildiği gibi mahkeme başkanının talimatı ile Terörist başı duruşmadan sonra dosyanın tamamını inceleme ve fotokopi alması serbest bırakılmıştı .

Bütün bunlardan başka duruşmalar sabah 009 da başlayıp akşam 16’ya kadar devam ediyordu. Yani her gün 6 saat duruşma yapılıyordu. Günde 6 saat duruşma 11 duruşma hesaba katılırsa 66 saatlik bir duruşma sürecinden geçilmiştir. Bu durum Devlet Güvenlik Mahkemesindeki 6 senelik duruşmalara denk bir süredir.
İmralı’daki duruşmalar ve Yargıtay aşamasındaki inceleme İnsan Hakları komisyonunun takibinde yapılmış ve davayı takip eden müfettişler duruşmaların hukuka uygun olduğunu çok mükemmel bir yargı sürecinin işlediğini Türk adaletinin bağımsız ve adil bir karar verdiğine dair raporları da dosyada mevcuttur.
Ceza muhakemeleri kanununa göre iddia makamı son mütalaasını verdikten sonra sanık Avukatları savunma yapmak için mehil isterler ve bu mehil kendilerine verilir. Nitekim Terörist başının avukatları da mehil istemişler, kendilerine mehil verilmiş ek mehil talepleri olmuş tekrar süre verilmiş ve savunmalarını yazılı ve sözlü olarak yapmışlar. Ve bundan sonrada mahkeme heyeti karar vermiştir. Bu kadar açık ve dünya kamuoyu önünde yapılan bir yargılamada hangi aşamada savunma hakları kısıtlanmıştır. Terörist başının iki yüz sayfalık savunması ve ondan önceki tüm ifadeleri dosyada mevcut iken böyle bir iddia ile davayı bozmak ve hele sanık vekillerinin bir talebi olmadan kendilerine 180.000 euro tazminata hükmedilmesi Avrupa’nın çifte standardının çok açık bir örneğidir.

Türkün, Türk’ten başka dostu yoktur.
Tanrı, Türk’ü korusun ve yüceltsin.


Av. Zeki HACIİBRAHİMOĞLU



www.ufukotesi.com - 04 / 2003  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.