Sözün Özü

 

Alptekin Cevherli  

Lıght Diplomasi


Televizyonlarımızda bir süredir beğeni ile izlenen dizide çok kullanılan iki ifade güzel Türkçe’mize yaptığı bir sızma harekatı ile girmeyi başardı. Filmin senaristini gerçekten tebrik etmek gerekir. Dilimize İngilizce’den bozma iki yeni tabir daha kazandırdılar(?). Artık “kazak erkek” yerine “taş fırın erkek” ve “kılıbık adam” yerine ise “light erkek” tabirlerini kullanır olduk. Ne diyelim ? Vatana ve millete hayırlı, uğurlu olsun !

Tabii bu iki ifade günlük yaşamimiza, sadece medeni hayatimizla degil; tüm yönleri ile girdi. Mesela Türk diplomasisinin gelenekselleşmiş; “Aman bir tatsizlik çikmasin” anlayişi bu tabire tipatip uyuyor. Adamlar Avrupa Birliği konusunda alay ederek “tarih için tarih vermek gayesiyle tarih veriyorlar” gördügünüz gibi bu durumu on bin yillik Türkçe dahi ifade etmekte aciz kaliyor. Varin Türkiye’nin düştügü komik durumu siz düşünün ... Ama light diplomasi sag olsun, aman bir tatsizlik çikmasin da !
Tabii light diplomasiniz, bunu içeriye bir meydan savaşinin muzzaferiyeti edasi ile takdim edince dogrusu söyleyecek pek bir söz de bulamiyorsunuz. Gören de sanir ki; nihayet 3. Viyana Kuşatmasinin muzaffer komutani yurda döndü. Ancak Gümrük Birligi hususunda da sayin parti başkanlarimizdan biri de geçmişte benzer bir arz-i endam etmişlerdi, sonucu hep beraber çekiyoruz. Hani hatirlatalim da ...
Kıbrıs konusunda Türkiye artık tam bir yol ayrımına gelmiştir. Yılların mahcup politikası, sonunda KKTC’yi yok olma noktasında karar aşamasına getirmiştir. Ama hala Türk Diplomasisi light tavrını sürdürmektedir. Öyle ya, taş fırın Sam Amca, taş fırın Yunan ne der sonra ? Bakın şimdi başımıza bir de taş fırın Almanya’yı da sardık. Alman vakıflarını Türk Adaleti cezalandıracak(mış). Bababababak ! Adamlar güzel yurdumdaki siyasi partileri alenen yemlerken bu iş nasıl olacak ?
Hem daha ne taş firinlar var ? Çeçenistan konusunda Rusya, Güney Azerbaycan’da Iran vs,vs,vs ... Vallahi Yedi Kocali Hürmüz’e döndük bilesiniz.
Türkiye Kıbrıs’ta tavrını net olarak ortaya koymalıdır. Şu unutulmamalidir ki: kararsizlik, en kötü karardan bile daha kötüdür. Ülkemiz, konu sürüncemede bırakılarak daha da içinden çıkılmaz sorunlara doğru sürüklenmektedir. Unutmamalı ve unutturmamalıyız ki; Biz o adanın gerçek sahibiyiz. Orası bize lütuf olarak bırakılmamıştır. Türkiye sadece Kıbrıslı Türklerin değil, Kıbrıs’ta yaşayan Rumların da garantörüdür. Bu bilinçle hareket edilmesi gereklidir. Sayın Denktaş’a her ne pahasına olursa olsun sahip çıkılması gereklidir. Aksi durum Türk tarihinde asla af edilmeyecek bir iz bırakır. Ki bunun vebalini hiçbir hükümet kaldıramaz. Bu konu ciddidir, dil sürçmesi ve gaf kaldıracak durumda değildir. “Kıbrıs’ı almakla Akdeniz’e ve Ortadoğu’ya uzanmış kolumuzun; çolak kalmasına müsaade edilemez !”
Aman Amerika’daki “Çocuklar Duymasın” ! Size bir sır daha verelim ...
Irak konusunda da light diplomasimiz neticesi burnumuzun dibinde fiilen bir devlet kurulmuştur. Kendi bayragi,parasi,parlamentosu,hükümeti hatta (çapulculardan oluşmuş olsa dahi) ordusu olan bir şey(!) var orada. Bu oluşumun elebaşilarindan Talabani, Koskoca Türkiye’ye “Musul-Kerkük’e tek başina girerseniz iyi olmaz” diye üstü kapali tehditler dahi gönderebiliyor. Hem de nerede biliyor musunuz ? Ankara ziyaretinde.
Türkiye o bölgedeki soydaş ve dindaşlarina sahip çikmak zorundadir. O insanlar bundan 70 kusur yil evvel bizimle beraber işgalci Avrupali güçlere ve yardakçilarina karşi omuz omuza savaşmişlardi. Türk Misak-i Millisi içindeki vatan topraklari için müzakere edilmesi anlaşilamaz bir tutumdur. Bu insanlarin bir kismi, Anglo-Sakson kültür mühendisligi çalişmalari neticesi belki dejenere olmuştur. Olabilir. Ama unutmamaliyiz ayni dejenerasyon ve asimilasyon Türkiye’de dahi sürüp gidiyor ... Fakat şundan emin olun; o insanlar, Amerika’dansa bize çok daha yakindirlar. Tedbir gerektir, o kadar.
Türkiye, Amerika ile birlikte Irak harekatına girmek zorundadır. Ancak, bunu ABD istiyor diye değil, Türk milletinin yaşamsal çıkarları gereği yapıldığının içeride çok iyi izah edilmesi gereklidir. Aksi durumda Edirne’den Hakkari’ye olan Türkiye sınırlarının tehdit altında olacağı anlatılmalıdır. İç kamuoyu desteği sağlanarak Irak’ın Kuzeyinden (Musul-Kerkük) yöresinden, Türkiye girerek 35. paralelin kuzeyini tek başina güven altina almalidir. Türkiye bu güç ve imkana sahiptir. Çünkü bu terörle mücadeledir. Ayni ABD’nin yaptigi gibi; dişaridan yurt içine yönelik olarak gerçekleşen, yakin ve açik terörün kökünün kurutulmasi için bu elzemdir. Ve terör bitmeden de bu bölgeden Türkiye çikamaz. Gerekirse Batili müttefiklerimize petrol konusunda bazi kolayliklar saglanabilecegi - bile - gündeme gelmelidir. Türkiye bu “taş firinligi” yapmak zorundadir. Batinin kullandigi terör ve petrol kozunu bu şekilde elinden alma imkanimiz mevcuttur. Yoksa light diplomasi ile başkalarinin insafina terk edilerek başari saglandigini hiç bir tarih kitabi yazmaz. Hanim hanimcik evde koca bekleyen tavir bu millete yakişmamaktadir.

Alptekin CEVHERLİ




www.ufukotesi.com - 02 / 2003  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.