Küllük

 

Mehmet Koca  

Bağdat’ın kapısını kim açacak


Yukarıdaki başlığın aşağıdaki yazıyla ilgisi yoktur. Genç Osman’ı bir kalemde satışa getiren aydın tipli tarihi şahsiyet katillerinin salyalarını akıtarak izlediği emperyalist güçlerin Irak yığınağında, Türk yurdu topraklar talan edilecekmiş kimin umurunda. Amerikalı Coniler, Bağdat’ın kapısını araya dursun, siz yine de aşağıdaki yazıyla yukarıdaki başlık arasında sakın bir ilinti kurmayın.

Akdeniz’de Türk’ün son kalesine uzanan kirli elleri iyi tanıyın. Günün birinde bunlara ve bunların yolundan gitmeye kalkanlara hesap sorulmazsa, çok değil on yıl sonra Marmara gemisi, İstanbul-İzmir seferinde Yunan vizesi almak zorunda kalacaktır. Amaç Türkü Anadolu’ya hapsetmek değil, bu coğrafyadan söküp atmaktır. Şurası asla unutulmamalıdır. Türk devletinin batı ile hesaplaşması akla karanın ezelden ebede uzanan kavgası gibidir. Asla bitmeyecektir: Lakin asıl hesaplaşma kendi içimizdekilerle, aynı dili konuştuğumuz, hainlerle olacaktır ki, ben o hesap gününde onlar adına doğrusu acı duyuyorum.

Diplomasi sanatının sadece taviz verme kısmını bir ömür boyunca hatmeden çoğu tapon Alman malı konsolos bozuntuları şu nakaratı tekrarlayıp duruyor.
-Adamlar istiyor efendim, vermemiz lazım, hem onların arasına girmeyi biz istiyoruz.
Ne veriyoruz mösyö?
-Kıbrıs’tan biraz, Ege’den biraz.
Ya sonra?
-İstanbul koskoca şehir herkese yeter, Patrikhane cihanşümul olsun, hem zaten biz istemesek de gidişat o yönde.
Bunlara hoşt demek yetmiyor, okkalı bir tekmeyi hak edenleri isim isim not etmeli, günün birinde kesinlikle lazım olacak.
Bu satırları okuyan herkes tekrar tekrar aynı soruyu sorsun kendine, çocuklarına, anne ve babalarına, dayılarına, emmilerine, komşularına sorsun.
Ya biz ne istiyoruz?
Kimsenin çakıl taşında gözü olmayan bir dış politikanın getirdiği eziklikten kurtulup cevabı kısık bir sesle vermeyin sakın.
Ben cesur biri değilim belki, ama korkak da değilim. Yüz elli sene sonra torunlarımız köklerinden kopartılmış bir halde yurtsuz bucaksız kalacağına onlar adına istiyorum, yüksek sesle istiyorum.
Ege’deki bütün adalar Türk’ün malıdır.
Girit, Rodos, Sakız, Midilli.
Hepsi bana mirastır.
Hepsini istiyorum.
Kıbrıs’ta kıçı kırık bir kaç palikaryaya verilecek toprağım yok. Tamamı benimdir. Güneyde sahipsiz kalan 103 köyü unuttuğum sanılmasın sakın. Etrafındaki tepeleriyle bağı ve bahçeleriyle birlikte istiyorum. Günün birinde mutlaka Mutallo.(*)
Misak-ı Milli sınırlarından taviz veren siyasi mantığı ahlaksız buluyorum. Bunlardan hesap sormak her Türk çocuğunun boynunda borçtur. Türk milletinin en zor günlerinden üzerine yemin ettiği haritayı istiyorum, tarih ve gelecek adına istiyorum.
Başkalarının siyasi argümanları sahiplerini ilgilendirir. Amerika’nın, İngiltere’nin, Almanya’nın çıkarları ne kadar önemliyse, Türkiye’nin çıkarları o kadar önemlidir.
Türk insanın hayati çıkarlarını, başkalarına ayıp olacak diye seslendirmeyen yöneticilerin soyundan sopundan şüphe ediyorum.

+++

Türk çocuklarını son 20 yıldır milli ideallerden uzak bir eğitim sisteminin içinden geçiren siyasi mantığın, ahlaksızlığını sorgulayacak vaktimiz yok.
Artık vermeyi düşünme zamanı değil. İsteme zamanı geldi. Kıbrıs’ta, Irak’ta, Ege’de, Balkanlar’da gelinen noktayı iyi tahlil etmeliyiz.
Bu aşamada kendi iç dinamiklerimizin hiç mi kusuru yok diyenleriniz olabilir elbette...
Var. Kusurun büyüğü de zaten onlarda. Sözünüzü esirgemeyin. Her taş yerli yerine oturana dek susmayın. Sorun, onlara da sorun...
“Siz ey Türk milliyetçiliğinin yılmaz savunucuları, sahi neredesiniz?”
-Laf sırasında mangalda kül bırakmayan milliyetçi, ulusalcı kuruluşların Türkiye geneline yayılmış bütün temsilcileri. Kınama ve destek mesajlarının ötesine geçemeyen açıklamalar yerine mesela her teşkilat Lefkoşa’ya ikişer genç gönderemez miydi?
Haydi, diyelim ki bir seçim kaybettiniz, üstünüzde moral çöküntüsü var, ekonomik gücünüz kısıtlı. Lefkoşa’ya üç-beş delikanlı gönderecek paranız yok, İstanbul’a, İzmir’e, Ankara’ya Mersin’e bir otobüs kaldıramaz mıydınız?.
Çağımız diplomasisi, iç ve dış politikası gücünü kamuoyundan alır. Sahi bu konuda kamuoyu oluşturacak güçte kaç gösteri düzenlediniz de, gazete sütunlarında televizyon ekranlarında yerini bulmadı. Sizler, Lefkoşa sokaklarında ellerinde Rum ve AB bayraklarıyla yürüyen yeni yetmelerin “Denktaş istifa” çığlıklarını izlerken neler hissettiniz?
Şimdi kendi içinizde bir muhasebe yapmanın zamanı.
Kerkük’ün yanık hoyratlarını, Karabağ’ın Kırımın içli nağmelerini ruhunuzun derinliklerinde hissederken, güney kıyılarından size hiç te yabancı olmayan bir ses yükselecek.
Çırpınırdı Karadeniz’e, Akdeniz’in köpüklü dalgaları eşlik ederken yükünüzü tutmaya hazır olun. Artık göç şarkılarını ezberleme zamanıdır ve kaçınılmazdır.

(*) Mutallo Kıbrıs Rum işgali altında kalan köylerden biridir. Güney’de en uç noktada bulunan Mutallo, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın Kıbrıs için ilan ettiği “Misak-ı Milli”’de yer almaktadır.


www.ufukotesi.com - 02 / 2003  

mehmetkoca@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.