Sözün Özü

 

Alptekin Cevherli  

Karlofça’dan Kofi Annan planına


Yıl 1699’dur, Osmanlı Ordusu ilk kez mağlubiyetle tanışmış; 1299’dan beri süre gelen ve Avrupalıların “Anneciğim, Türkler Geliyor !” diyerek mukavemetsizliklerini ifade ettikleri 400 yıllık süreç son bulmuştur. Gerçi daha evvelki tarihlerde de çeşitli mağlubiyetler alınmıştır, lakin bu kez Türk, ilk kez toprağı yani vatandan bir parçayı kaybetmenin ezikliği ve burukluğu içindedir.

Batılılar 1071’den beri, önce Anadolu’yu sonra Balkanları ve ardından Doğu ve Orta Avrupa’nın önemli bir kısmını Türk idaresine bırakmışken ilk kez Türk’lerin vatanlarından bir parçayı koparmanın derin hazzını tatmışlardır.
Evet belki ele geçirdikleri ufak birkaç kale ya da şehirdir; fakat bu, Avrupa için hiç önem arz etmez. Çünkü Türk, artık masada toprak kaybetmiştir. Yenilemez denilen muhteşem güç karşısında ilk kez başarı sağlamışlardır. İşte tarihçilerin belirttiğine göre Avrupalılar, bundan aldıkları özgüven ile Türklerin de yenilebileceğini düşünmeye başlamışlar ve “Anneciğim Türkler Geliyor !” korkaklığını bırakmışlardır. 1699 Karlofça Barış Antlaşması bu açıdan kaybedilen toprak bakımından küçük; ancak Batılılar için oluşturduğu zihinsel devrim açısından büyük neticelere sebep olmuştur.
Türk’ün 1699’da başlayan geri çekilmesi ( bazı ara dönemleri saymazsak ) taa Kurtuluş Savaşımıza kadar sürmüştür. Çekilebileceğimiz son noktaya kadar gelen bu ricat hareketi, Atatürk önderliğindeki Milli Mücadele sayesinde nihayet bulmuş ve sonuçlanmıştır. Hatta İsmet Paşa’ya İnönü Zaferi ardından çektiği telgrafta Atatürk, bu gerçeğe “Siz orada yalnız düşmanı değil, Türk’ün makus talihini de yendiniz” diyerek önemli bir işarette bulunmuştur. O gün bugündür Türkiye’miz toprak kaybetmemiş, Misak-ı Milli sınırları içinde yaşama azim ve kararını her geçen gün, daha gür bir sesle vurgulamıştır. Bunun en önemli göstergelerinden biri de Hatay’ın anavatana katılmasıdır.
1974’teki Kıbrıs Barış Harekatlarından sonra Türkiye, yavru vatandaki soydaşlarının can, namus ve mal emniyetlerini sağlamıştır. Ancak Rum-Yunan ikilisinin yaptığı Bizans oyunları ve AB destekli şımarıklıklarının neticesi şartlar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması ile neticelenen bir süreci başlatmıştır. Nihayet çözümsüzlüğün çözüm haline geldiği, fiili bir durum meydana gelmiş. Adada yeni bir Türk Devleti kurulmuştur.
Ardından Türkiye’nin seçim sathı mailine girdiği bir dönemde henüz yeni hükümet kurulurken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Türkiye’ye bir de miat vererek Rum’lar adına toprak talep etmesi dikkat çekici bir unsurdur.
Türkiye; daha evvel Stalin’in, Hafız Esad’ın da toprak talepleri ile karşılaşmıştı. Ancak hiçbir dönemde bu densizlik, şu andaki gibi yurt içinde bir destek bulamamış ve Türk Milletini karşısında dimdik ve birlik içinde görmüşlerdi. Ancak bu kez yurt içinde de bazı çevreler, bu tasarıyı müzakere edilebilir olarak beyan etmekte; hatta bir kısmı, pazarlık payımız da, var manasında açıklamalar yapmaktadır.
Bu durum aklımızda Osmanlı’nın Karlofçası ile Türkiye’nin Kofi Annan Planını karşılaştırma babından “korkunç” bir benzerlik göstermiştir. BM’nin bu planı çerçevesinde 35 bin Türk’ün Kıbrıs’ı terk etmek zorunda kalacağı ve vatan topraklarımızın bir kısmının Yunan işgaline verileceğini hatırlatmak sanırım işin vahametini anlatmak için yeterli olacaktır. Yeni bir Karlofça’ya müsaade etmeyiz.



www.ufukotesi.com - 01 / 2003  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.