Türkiye’yi sevmekle iş bitmiyor ! Şiir gibi bir dil olan Türkçeyi de sevmek gerekiyor. Sevmek ve saygı göstermek. Öncelikle de, işi “kitleler karşısında konuşmak” olan siyasetçinin ve radyo-TV sunucusunun göstermesi gerekiyor bu saygıyı. Bozuk bir Türkçeyle karşımıza çıkmaya kimsenin hakkı yok ! Bizi biz yapan değerlerden birini bozmanın, hoşgörülebilir yanı da yok !
|
Siyasetçinin ve radyo-TV sunucusunun, sıklıkla karşılaştığımız en belirgin iki yanlışı: “Eğemenlik”, “proğram”.
Geçtiğimiz ay bir kez daha milletvekili yemini izledik ve -yaklaşık bir rakamla- üçte birinin “eğemenlik” dediğine tanıklık ettik... Yok böyle bir sözcük Türkçemizde ! “Egemenlik” var ! Kazak Türkleri’nden gelmiş pırıl pırıl, arı-duru bir sözcük: “Egemen / egemenlik”.
“Proğram”a gelince: Ne yazık ki program yapımcısının kendisi bile “proğram” diyor kimi kanalda. “Proğram” diye bir sözcük yok ! “Program” var. Fransızca sözcükler, “g”yi “ğ”ye çevirmekle Türkçeleşmiyor ! Türkçesini kullanmak istiyorsak, Türk Dil Kurumu (gene arı-duru) bir sözcük geliştirmiş: “İzlence”.
“G” harfinden korkmayalım ve güzel dilimize daha fazla saygısızlık etmeyelim.
* * *
Ne yazık ki, güzel Türkçemizin yazı boyutundan kopuk yaşamış olmanın bizi getirdiği nokta, yüzyıllardır kullanılmakta olan öz be öz Türkçe sözcüklerin, yerini giderek Arapçaya, Farsça’ya, Fransızcaya ve İngilizceye bıraktığı noktasıdır. Adam “maalesef” diyor “ne yazık ki” diyebilirken... “Konsensüs” diyor “uzlaşma/oydaşma” diyebilirken... “Mutabakat” diyor “anlaşma / uyuşma” diyebilirken... Sözcüğün Kırgız Türkçesindeki karşılığı “Ilımdaşlık / ılımdaştık”; Türkmen Türkçesindeki karşılığı “ağzıbirlik”. Türk dünyasındaki bunca anlamlı karşılığı dururken Arapçadan aldığımız “mutabakat”ı sürdürmek neden ?.. Yoksa Türkçeyi sevmiyor muyuz ?..
Dil konusundaki ölçütümüz, Arap ülkelerinde kullanılan sözcükler değil, Türk dünyasında yüzyıllardan bu yana kullanılagelen sözcükler olmalı !
Siyasetçilerin ve o çok bilmiş ekran gevezelerinin bir türlü “vedalaşamadığı” sözcüklerden biri de “Binaenaleyh”. “Bundan ötürü / bundan dolayı / bunun için / dolayısıyla” gibi Türkçe karşılıklar dururken; inatla “binaenaleyh” !.. Sözcük, Azeri Türkçesinde “buna görä / bunun üçün”; Özbek Türkçesinde “şüning üçün / demäk”; Türkmen Türkçesinde “şona görä” ve Türkçe konuşulan tüm ülkelerde, küçük değişikliklerle, ama aynı yalın mantıkla kullanılıyor. Hiçbiri Araplardan almamış; biz almışız !
* * *
Mağaza-bar vb. adlarımız giderek, ateşkes (Ar:”mütareke”) yıllarını çağrıştırıyor. “Neshe”(neşe) gibi saptırmalara yalnızca bir-iki yerde rastlansaydı, “tatlı bir yaramazlık” ya da “espri” olarak karşılanabilirdi. Gelgelelim işin cılkı çıktı ve doludizgin sürdürülen bir bayağılığın yolu açıldı...
17 Kasım Pazar gecesi, Kanal 7’nin “Kırmızı Işık” programında, Ertuğrul Yalçınbayır Ak Parti’nin programını (“proğram” değil !) anlatırken, “anlaşmazlık / uyuşmazlık” gibi Türkçe karşılığı olan “ihtilaf” benzeri yüzlerce Arapça-Farsça sözcük kullandı... Bunu “tutucu”luğuna bağladıysak da, “fairplay”i bağlayacak bir yer bulamadık !
Sayın Yalçınbayır “fairplay yapacağız” dedi...
Ülkemizde herkes İngilizce bildiği için, Yalçınbayır’ın “Dürüst davranacağız” demek istediğini hemen anladı. Anlamayanlar da, her köy evinde ve kent varoşlarında mutlaka bulunan İngilizce sözlüğe bakıp öğrendi...
“Tutucu” partiden biri bunu yapsa, liberaller(!) ne yapmaz !
“Tutucu”luğu hak etmek için, önce Türk dilini “tutmak” gerek !
|