Gerçek

 

Özdemir Özsoy  

Dost Acı Söyler


Her şart altında milliyetçiliği savunmaya devam eden samimi ve dürüst yazarlar son günlerde, gazetelerinde açıkça hatalarını itiraf etme yolunu seçiyorlar. Çok da iyi yapıyorlar. Üstelik son üç buçuk yıldır yapılan yanlışların vebali kendi üzerlerinde olmadığı halde...

Bu arkadaşların kabahati politikacıların yanlışlarını zamanında eleştirmeyerek hem onlara hem de kendilerine yazık etmiş olmalarıdır. Daha da kötüsü ve bağışlanması zor olanı ülkemizin ve Türk dünyasının yücelmesine vesile olacak ülkücü hareketi kısırlaştırma girişimlerini farkedemeyip, çeşitli, komplolara göz yumabilmiş olmalarıdır.
Milliyetçiliği temsil eden bir siyasi partinin kadrolarına sistemli bir şekilde ülküsüz kişilerin yerleştirilerek bunların ön plana çıkarılmasına hattâ son “ucube” koalisyonda görevlendirilmesine kulak asmamış olmalarıdır.
Partinin yönetiminde bulunanlara “Yapmayın! Kirli iş çevrelerinin temsilcisi olarak görülen siyasilerle ve kırk yıldır parlamento bütçesinden maaş almaktan başka bir özelliği olmayan kuşkulu kişilerle kurulacak bir koalisyona girmenin kurt-kapanına girmekten farkı yoktur” diyen bilgelerin, ak sakallıların uyarılarına omuz silkerek ilgisiz kalmış olmalarıdır.
“Aferin! Uyum içinde çalışıyorsunuz. Sizler ne kadar uysalmışsınız da bilememişiz” diyen tilki tabiatlı yazarların ve iş adamı derneklerinin gözüne girebilmek için “kanla, irfanla” kurulmuş gerçek bir fikir hareketinin yozlaştırılmasına yol açan politikacılara karşı çıkmayıp seyirci kalmış olmalarıdır.
Yine “Bu partilerle işbirliği yapmayın, tükenirsiniz!”diye içi sızlayarak bunları uyaran kıdemli ülkücülere -sanki birçok başka çözüm yokmuş gibi- “Onlarla yapmayalım da filan parti ile mi yapalım?” diye karşısındakini küçümseyerek cevap yetiştiren basit tavırlı, kısır görüşlü, ufuksuz kişilere hadlerini bildirecek iki satır yazmamış olmalarıdır.
Şimdi gerçekler görülüyor. Ancak “Ba’de harâb-il- Basra” Yani iş işten geçtikten sonra...
Olsun! Biz razıyız; zararın neresinden dönülürse dönülsün kârdır. Evet, doğru söylüyorsunuz. Bu ülkede Mehmet Akif tahkir edildiği zaman açıkça ve mertçe karşı çıkacaktınız. Bu densizliği yapanın unvanı ne olursa olsun.
Kökü dışarıda olan locaların adamları Milli Eğitimin başındaki “milli” sıfatını kaldırma eylemine kalkıştığında ve cahil kafalarıyla Türkçeye karşı savaş açtıklarında “Aman koalisyonumuz bozulmasın” diye kulağının üstüne yatan parti yöneticilerinin yakasına yapışıp “ Gördünüz mü uyum içinde çalışmaktan maksatları neymiş?” sorusunu soracaktınız.
Ekran ekran dolaşarak her konuyu tartışmaya çalışanlara “Türk dünyası için ne yaptınız?” diyecektiniz.
Demediniz.
Nasıl o seçimlerde bazı ülkelerin istihbarat birimleri çeteci başını teslim ederek bir rüzgar estirip yönlendirme yaptılarsa şimdi de bazı çevreler seçmenleri yalnızca iki partiye kilitlemese becerisini göstererek yeni bir çığır açmışlardır.
Cumhuriyet tarihinde hattâ bütün Türk tarihinde görülmemiş bir ekonomik felakete sebep olan ve dış politikamızı belli dış mihrakların telkinine açık hale getiren bir koalisyonun ortağı olma ayıbını ülkücülere taşıtmaya kimsenin hakkı yoktur.
Şimdi başkalarını kötülemeyi bırakıp kendi kusurlarını görme zamanıdır.
Her şeyin temelden itibaren yeniden yapılanması gerekir. Çünkü tamir kabul etmez bir yıpranma bahis konusudur.


www.ufukotesi.com - 12 / 2002  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.