Cinema

 

Nazif Tunç  

Sinemamız 90. yaşını kutlarken can çekişiyor


İlk adım Türkiye’de sinema sanatının ilk adımının atılmasının 90. yılına giriyoruz. Her şeyi ile batılı bir sanat sayacağımız sinemanın bizdeki ilk örneğinin çekilmesinin üzerinden 90 yıl geçmiş. ‘Ayastefanostaki Rus Abidesinin Yıkılışı’ adlı belge filminin çekilmesi 1914 yılına rastlıyor.

Dile kolay, uzun bir hayat yaşamış bir insanın yaşabileceği kadar ömür sürmüş sinemamız. Gel gelelim hayatının son yıllarını yaşamakta olan ihtiyarlar gibi elden ayaktan kesildi. Güdük, çelimsiz kaldı. Gün gün soluğu biraz daha azalıyor. Yetkin, olgun eserler veren bir sinemamız yok artık. Her kurumumuzda olduğu gibi sinemamızda da ‘öldükten sonra yeniden diriliş’ bekliyoruz.

Ne yazıktır ki, bir şeyi iyi yapmak çok yapmakla olası. Yönetmenlerin önünde geniş fırsatlar yok artık. Film çekmenin, beyaz perde için çarpıcı, farklı senaryolar üretmenin heyecanını, coşkusunu yaşayanlar bir elin parmakları kadar az...

Bu günlerden yazacağımız bir film, bir eser ya da sinema üstüne bir tartışma bulunmadığı için biz ilk yıllara döneceğiz...

90 Yıl Önce

Geçen yüz yılın başında Enver Paşanın sinemamızın ilk adımlarında önemli çabaları olduğunu meraklıları dışında pek kimse bilmez.

Enver Paşa, 1914 yılında 'Ordu Film Dairesi'ni kurarak ulusal sinemanın ilk adımlarını attı. Sinema alanında Türk sanatçı ve teknisyenlerin yetişmesi için çaba gösterdi.

O günlerde sinema bizde de büyük bir şaşkınlık ve merakla karşılanmıştı. Sigmund Weinberg adında atılgan bir Alman İstanbul'daki ilk gösterileri gerçekleştirdi. Her gösteri halk tarafından büyük bir rağbet görüyordu. İstanbulluların sinemaya bu müthiş ilgisini göz önüne alan Weinberg, 1908'de Türkiye'deki ilk salonu 'Pathe Sinemasını’ yaptırdı. İstanbul'da birbiri ardına açılan yeni salonlarda gösterilen filmler hep avrupadan getirilen filmlerdi.

İlk Türk Sinemacı

Bir Türk yönetmenin çektiği ilk görüntüler “Ayastefanostaki Rus Abidesinin Yıkılışı” belgeselidir. 93 Harbinde Rus ordusunun Yeşilköy önlerine kadar gelişinin hezimet anıtı sayılan bu yapı yerle bir edilmişti. İşte bu yıkım filme çekilmişti. O zamanlar orduda yedek subay olarak görev yapan Fuat Uzkınay'ın kullandığı kamerayla çekilmiş bu görüntüler 300 metre uzunluğundaydı. Uzkınay, kameranın yabancısı sayılmazdı. Seden Kardeşlerin yanında film işletmecisi olarak çalışmıştı.

Türk sinemasının doğum günü sayılan 14 Kasım 1914 'te çekilen bu çok önemli belge filmi ne yazık ki kaybolmuştur.

Rakım Çalapala ve Cemil Filmer hatıralarında bu belge filmi seyrettiklerini yazmışlardır. 'Ayastefanostaki Rus Abidesinin Yıkılışı ' filmindeki görüntüler, çekimler hakkında başkaca bilgi yoktur.

Enver Paşa

Birinci dünya savaşında Harbiye Nazırı olan Enver Paşa, o günlerde Almanya’yı ziyaret ettiği sırada Alman Ordusunda 'Ordu Film Dairesi' bulunduğuna şahit olmuştu. Enver Paşa, yeniliklere açıktı. Sinemaya önem verilmesi gerektiğini kavramış ve bu yeni sanatın toplumdaki büyük etkisini keşfetmişti. Yurda dönünce ilk işi ' Merkez Ordu Film Dairesi' kurulmasını sağlamak oldu. Bu gün Sultan Ahmet’te tramvay durağının arkasındaki tarihi bina Enver Paşanın emriyle kurulan Merkez Ordu Sinema Dairesi'nin emrine verildi.

Türkiye'de film işletmeciliği yapan, yeni sinema salonları açan Sigmund Weinberg de bu kurumun başına getirildi. Weinberg'in yardımcısı “Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı” adlı belge filmini çeken Fuat Uzkınay idi. ‘Merkez Ordu Sinema Merkezi’ önceleri savaşları ve Türkiye'yi ziyarete gelen yabancı devlet adamlarını görüntüledi. Bu filmler arasında padişahın resmi ve özel yaşamıyla ilgili sahneler de vardır. Hanedan mensuplarının bazı hareketli dokümanları günümüze kadar ulaşmıştır.

İlk Adım

Bu merkez sadece askeri belge filmleri çekmekle yetinmedi. Başkaca sinema kuruluşu olmadığı için, konulu filmler de çekerek halka gösterilmesinin bir öncülük görevi olduğuna Enver Paşayı ikna ettiler. Konulu bir film denemesine girişmek zamanı gelmişti artık. Savaş sırasında, İstanbul'da gösteriler yapan Benliyanın 'milli operet' kumpanyası ile anlaşıldı. 'Leblebici Horhor' ile ' Himmet Ağanın İzdivacı' adlı oyunlar filme alınmak üzere seçildi . 'Leblebici Horhor' dönemin en çok tutulan tiyatro oyunuydu. Yazıktır ki çekime başlandıktan bir süre sonra oyuncularından birinin ölümüyle film yarım kaldı. İkinci senaryo olarak seçilen 'Himmet Ağanın İzdivacı' ise oyuncuları Çanakkale Savaşı nedeniyle askere alınınca ilkinin akıbetine uğradı.

Siyasi düşünceleri yüzünden Sigmund Weinberg görevinden uzaklaştırılarak, yardımcısı Fuat Uzkınay, Merkez Ordu Film Dairesi'nin başkanlığına getirildi. Aynı dönemde sonradan Lale Sineması'nı işleten Cemil Filmler ile Türkiye'nin ilk sinemacılarından Mazhar Kınay'da aynı merkezde yetiştiler.

Çanakkale Savaşından sonra Fuat Uzkınay, yarım kalmış uzun metraj sinema çalışması 'Himmet Ağanın İzdivacı'nı ilk Türk tiyatro oyuncuları Ahmet Fehim, Behzat Haki ve İsmail Galip ile tamamladı. Yıl 1918'di. Böylece, Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın kurduğu 'Merkez Ordu Film Dairesi'nin bünyesinde yetişen sanatkarlar ilk konulu filmi de gerçekleştirmiş oldular...

Enver Paşa'nın temellerini attığı 'Merkez Ordu Film Dairesi', daha sonra ordu içinde ‘Foto-Film Merkezi'ne dönüştü...


www.ufukotesi.com - 12 / 2002  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.