Çevremizde o kadar çok uyanık tasbağa, dişsiz tilki, melez tilki, cılız aslan ve ibiksiz horozlar var ki, hangisinden yardım isteyeceğimizi bilemiyoruz. Gök gürültüleri arasında sazın nağmeleri duyulmuyor. Şimşekler o kadar çok çakıyor ki, geceleyin sokak lambalarına bile gerek yok... İnsanlar karşısındaki rakibi öfkelendirerek hataya zorluyor, daha sonra hatasını yüzüne vurarak tekrar başka bir hataya düşmesine yol açmak istiyor. Bu kısır döngü her yerde aynı strateji içinde bir yumak oluşturuyor.
Arslan ormanda gezerken, zalimlerin öldürüleceği haberini alıyor, Kendi kendine yaptıkları aklına gelir ve düşünür. Öldürdüğü hayvanları hatırlayınca korkar ve kaçmaya başlar. Var kuvvetiyle kaçarken sırtlana rastlar. Arslanın tutum ve davranışlarından kuşkulanan sırtları sakin bir şekilde durumu anlamak ister ve arslana neden acele ettiğini sorar: Arslan. “zalimlerin öldürüleceği” haberini aldığını söyler. Bunun üzerine sırtlan, kendi yaptıklarının hesabını çıkarmaya başlar. Vicdanına danışır. Vicdanı, sırtlana zalimlik yaptığı konusundaki korkusunun doğruluğunu haykırır. Korkan sırtlan , arslanın peşine takılır.
Son hızla koşarak kaçan arslan ve sırtlan, yolda tilkiye rastlar. Tilki, onların kaçışının bir sebebi olduğunu tahmin ederek, niçin böyle davrandıklarını sorar. Arslan ve sırtlan, ikisi birden “zalimleri öldürüyorlarmış, onun için kaçıyoruz” derler.
Bu yanıtı duyan tilki de kendi davranışlarının sonuçlarını tartar ve zalimlik yaptığını kabul eder etmez telaşla arslan ve sırtlanın ardından kaçmaya başlar.
Arslan, sırtlan ve tilki kaçarken, önlerine bir maymun çıkar. Gelenlerin korku ve telaşları, maymunu şaşırtır. Maymun gelenlere neden böyle hızla koştuklarını sorar. Üçü birden “zalimleri öldürüyorlarmış, onun için kaçıyoruz” dediklerinde, maymun biraz tereddüt eder. Kendi geçmişini düşünür, yaptıklarını gözünün önüne getirir, durumunu bir daha sorgular ve kendi kendine: “Ben niye kaçayım. Zalimler gelse de gelmese de benim için değişen bir şey yok. Kaçanlar zaten zalim idi. Baldırı çıplak biri, sefil biri için zalim ayrımı yapmak ne fark eder ki! Benim için durumda bir değişiklik yok, der ve kaçmaktan vazgeçer.
“Yarası olan gocunur” atasözü gereğince, aslan, kurt ve tilki yaptıklarının hesabından korktukları için kaçmayı, adalete hesap vermeyi tercih etmişlerdir. “Daha güçlü olan daha çok imkan ve fırsattan faydalanmalıdır” mantığı ile hareket etmiş, davranışlarını kısıtlamayı hiç düşünmemişlerdir. Oysa insanlar arası ilişkilerde eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri esastır. Bu ilkeler çiğnendiğinde, çiğneyenleri durduracak bir gücün olması gerekir. Fare, kediden kurtulsa, yapacağı kötülüklerin hesabı olmaz. “Keçi, kurttan kurtulsa kendini gergedan sanır” atasözüne uygun olarak davranışları kısıtlayacak tehlike ve zararlar ortadan kalktığında, kargaşalık at başı gidecektir. Bazıları tıpkı fare ve keçi gibi açgözlülük, tamah hırsları dizginlenmediğinde insan dışı yaratıklara benzemekten kaçınmayacaktır. Bu tıynette olanlarla alış-veriş yapanların vay haline... Kaplanın kanatları olsa, dünyada kuş kalmaz...
Türk milleti, fare ve keçi ruhu taşıyanların niyet ve maksatlarını anlayacak sezgi ve kavrayış gücüne sahiptir. Onları tarihi boyunca tecrübe etmiş, bu tecrübelerden çıkardığı dersleri de toplumsal belleğinde depolamıştır. Kedilerin olmadığı ortamlarda farelerin cirit attığını da bilmektedir. Köpeksiz köyde değneksiz gezenlerin de özlerinin ne olduğunu sezecek aklı selime vardır. Çözümsüzlüğü çözüm olarak sunanları, aracılarla anlaşıp “borç buldum, para buldum” diyenleri de kahraman olarak kabul etmeyecektir. Sahte kahramanlardan neler çektiğini de unutmayan bu millet, yaldızlı ve yüceltilmek istenenlerin içini okuyacak gözlere de maliktir.
|