MİLLETİN DERDİNE ALDIRMAYANLAR
İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak edermisin, Allah’ım ?- A’raf suresi, 155. Ayet’in bir bölümü)
Mehmet Akif, o büyük insan, milletvekili olduğu günlerde, paltosu olmayan o karakter abidesi, Kastamonu Nasrullah Camisi’nde 1920 yılında verdiği vaaz’da şöyle der:
Milletler topla, tüfekle, zırhıyla, ordularla, uçaklarla yıkılmaz!..
ya ne ile yıkılır?.. şöyle devam eder:
Milletler aralarındaki bağlar çözülerek, herkes kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatine, kendi menfaatini temin kaygısına düştüğü zaman yıkılır...
Aradan bunca zaman geçmesine rağmen değişen pek bir şey yok gibi görünüyor.
Bir yanda milleti yolunacak kaz olarak görüp “kriz” mavalları anlatmaktan geri kalmayan “kerizler” ; utanmadan, sıkılmadan, vur patlasın çal oynasın, eğlenenler, tepişenler... trilyonluk düğün yapanlar... Öte yanda sefilleri oynayanlar, evine götürecek ekmeğin parasını bulamadığı için inim inim inleyenler... kapanan dükkanlar, batan işyerleri...
İnsan düşünmekten kendini alamıyor: “Kriz” denilen meret keselerden çok kafalarda olmasın?!!
Bir hayret ayazıyla donmamak ve bir gönül yangınıyla sormamak elde midir:
O günlerden ders mi almadık, yoksaaa hafızamız zayıfladı da unuttuk mu?!!
Şimdikiler ise milyarlarca aylıkla geçinemediklerinden yakınmaktadırlar.
Tuttum vurdum bıçağı
Kestim canım kuşağı
Ortalıkta dönenler
Amerikan uşağı
BİR ULU RÜYAYI GÖRENLER ŞEHRİ
Üsküdar’a gider iken, her zaman bir yağmur alır mı, Katibimin setresi uzun mu, eteği çamur mu, uykudan uyanmış mı, gözleri mahmur mu, bilinmez. Katip benim ben Katibin olduktan sonra el ne karışır, Katibime setre de pantol ne güzel yaraşır. Bir Nihavend’in nağmeleri arasında gezinir de o güzelim günlerin hasretini çeker gönül. Türkü’ye nağme, dillere destan olan Katibimin Selamsızda bir mütevazi mezarda uyumakta olduğunu kaç kişi bilir?..
Şairin “Bir semtini sevmek bile bir ömre değer” dediği İstanbul’dan bakıldığında “köhne Üsküdar’ın dost ışıkları”nı görmemek mümkün mü?.. “Kimlersiniz? Ya bağrı yanık kimselersiniz! / Yahut da her sabah uyanık kimselersiniz!” diye hülyalara daldığım, hayallare kapıldığım bir an idi ki: gözlerimin önünde “Altın şehir”in “Üsküdar!ın dost ışıkları” belirdi. Kulaklarımda bir neyin yanık nağmeleri yankılandı.
Tarihiyle, kültürel dokusuyla, coğrafyasıyla, insanıyla, saygısıyla, dünün görkemini barındıran, yarınlara umutla bakan, hayatımın yarım yüzyılının geçtiği Üsküdar belirdi gözlerimin önünde. Dünün tatlı hatıraları, mazinin sislerini puslu ufuklarını silip pırıl pırıl göründü. Camileri, konakları, koruları, köşkleri, kasırları, yalıları, sahil sarayları, sebilleri, selsebilleri, çeşmeleri, mesireleri; taşları dantel dantel işlenmiş mezarlarıyla, yetiştirdiği değerlerle, bağrında yatan ünlülerle Üsküdar. Çamlıca’dan Kızkulesi’ne bir donanma gecesinin mehabetini, bir güzellikler güldestesinin haşmetini anlatabilmek, dile getirebilmek kolay mı?..
Temiz bir kayıt, nefis bir diksiyon, güzel bir seslendiriş, harika bir icra, pırıl pırıl bir baskı. 80 sayfalık çiçek gibi bir kitap, aynı güzellikte 2 de CD. Uzun lafın kısası: ÜSKÜDAR BELGESELİ...
Tebrikler Üsküdar Araştırmaları Merkezi
“Üsküdar’ın dost ışıkları “ arasında görünüveren Yahya Kemal’e kulak vermemek ne mümkün:
“Dünya yüzünde, bir sefer olsun, tanışmadan,
Öz çehrenizle sizleri görmekteyim şu an.
Sizlersiniz bu an’ı ışıklarla Türk eden!
Eksilmesin şu mutlu şafaklar bu ülkeden’
Gönlüm, dilim, kanım ve mizacımla sizden’im,
Dünya ve ahirette vatandaşlarım benim.”
Varsagılar
‘Ay’ gelüptür ‘dil’den söyler
Bir özgece telden söyler
Kimi zaman sırma saçtan
Kimi zaman kelden söyler
AB yolunda pazarlık
Mesut’a ister nazarlık
Maşatlıkta bir mezarlık
Çılgın esen yelden söyler
Şarkı türkü meydan meydan
‘Korkusu varmış Allah’tan’
Kimler dedi Cem’e Uzan
Şaşkın akan selden söyler
Yeniköylü Şarışın Kız
Sanıyor kendini yıldız
Çenesine vermiştir hız
To be or not, yes’ten söyler
Altını var kantar çekmez
Takıyyeden asla geçmez
Hulle donu Neçmi biçmez
Elbette ki belden söyler
Var mı hiç sözünü tutan
Hortum hortum banka yutan
Bir şey yazmaz bana Kutan
Daim çerden çöpten söyler
Dr. Gülçin Yahya evlendi
Nağme nağme ağmak, beste beste yağmak, çiçek çiçek açmak, memlekete-millete hayırlı evlat yetiştirmek için güller arasından Gülçin, yiğitlerin harman olduğu yerden İzzet Kaçar hayatlarını birleştirmeye karar verdiler.
Bu güzel besteye nağme olmak isteyenler, 9 Kasım 2002 Cumartesi günü saat 14.45’te Ankara Kurtuluş Parkı Vedat Dalokay Nikah Salonunda düzenlenen şölene-nikah törenine katıldılar. “İzzet” ile “HAYALLERİNİ” gerçek olan Gülçin’i gönülden alkışladılar, mutluluklar dilediler.
Biz de UFUK ÖTESİ ailesi olarak Kaçarları en içten dileklerle kutluyor; güller, bülbüller, nağmeler, besteler arasında gönüllerince nice yıllar diliyoruz.
|