Ünlem !

 

Asuman Özdemir  

Haydi bakalım hayırlısı !


Dostlar bu yazım yayınlandığında Doğu ve Ortadoğu’nun en büyük reyting savaşlarına sahne olmuş seçim bitmiş, seçilen seçilmiş, kalan sağlar bizimdir misâli seçilmeyenler meclis dışında kalmış olacak.

Dostlar bu yazım yayınlandığında Doğu ve Ortadoğu’nun en büyük reyting savaşlarına sahne olmuş seçim bitmiş, seçilen seçilmiş, kalan sağlar bizimdir misâli seçilmeyenler meclis dışında kalmış olacak. Hepimiz gibi bende şu anda seçimin nasıl sonuçlanacağını bilmiyorum. O ipi göğüslemiş, bu barajı rekor yüzde ile aşmış muhabbetine hiç girmeden söyleyeceğim tek şey benim bu seçimin çıkaracağı tablodan hiç ama hiç umudumun olmadığıdır. Umutsuzluğum seçilenden değil, onları seçip, oraya taşıyanlardan kaynaklanıyor.
Neden mi?
Son iki ayımı vatandaşın yazılı ve görsel medyada ve de yaşamlarında ki ilgi alanlarını gözlemleyerek geçirdim. Benim diyen sosyolog bile sanırım benim gibi abandone olur, bu meslek bu sınırlarda icraa olmaz der kaçardı!
En çok ince eleyip, sık dokunması gereken ortamda, mayın tarlasında cayır, cayır yanan bir dizi kahramanının hangi kocakarı ilâcı ile iyileştiğini merak edip, işi gücü bırakıp telefonları kilitleyip, film kahramanlarına ulaşmaya çalışan hanımlar;
Yada ‘’ İ. Tatlıses Derya’yı vurdurdu mu?’ ‘Vurduran o değilmiş başkasıymış.’’ ‘’Derya’nın elbisesi giyilir di giyilmez di’’ vs. vs. muhabbetine takılan beyler;
Bayan mankenimizin tost yediğine dair mesaj attığı üzerine üretilen tevatürleri Pazar tezgâhında zerzevat seçerken bir taraftan hanımlarla’’ hakiki açık oturum’’ yapan esnaf;
Adaletsiz gelir dağılımını her fırsatta işleyen, ama özellikle halkın aydınlanması, fikirlerini geliştirmesi bakımından lâzım olan programları aynı saate reyting dalgası yüzünden beş kanalda birden yayına girip, halka eşit bilgi dağıtılmamasına neden olan ‘Aydın!’ haberciler;
İnternet Cafelerde veya evde ki bilgisayarının başında akşamdan sabaha, sabahtan akşama kadar marjinal chat yapan, veya oyun oynayan, bir türlü internetin bir bilişim aracı olduğunu kabul etmeyen gençler;
Ve de özellikle ebeveynlerinin, komşuları ve arkadaşları ile yarışları sayesinde istemediği okullara yönlendirilerek, kerhen okuyan üniversiteliler;
50 yıllık mazilerinde fakirliğini, işsizliğini bir türlü yıkamayan, bilakîs gün geçtikçe sayıları bir çığ gibi artan , hiçbir siyasiye güveni kalmamış umutsuz kitleler;
Kocaya nasıl yalan söyleneceğini, aile varidatının nasıl tırtıklanacağını, evlatların babalarının arkasından nasıl dolap çevireceğini , devlet kanalı ile öğretenler;
Ayrıca son iki aydır hijyene aşırı önem verip aldığım eti 2 kere karton kağıda, 2 kat da normal kağıda saran kasabım, tasarruf tedbirlerini çürük sebze ve meyveyi atmayarak, torbanın altına koyarak uygulayan manavım, farklı bir hava ve renk yakalamak için kalan boyaları karıştırarak dip boyamı yapan kuaförüm, kumaşlarımı 6 ay önceden alıp, ‘aman şekerim kalsın önümüzdeki yıl, yeni yılın modasına uygun dikelim’’ deyip şimdiden bir yıl sonranın fiyatını garantileyen terzim, saatimi bir ileri bir geri alarak az uyuyup çok çalışmamı sağlayan yöneticilerim, içine Derwiş’i, Bayram’ı, solculuğu tartışılmaz, ama Atatürk’çülüğü bana göre her zaman tartışmalı olan Livaneli’yi sokan Cahape, ve daha saymadığım nicelerimiz;
3 Kasım günü oy kullanmış; 4 Kasım sabahı.
Yeni Bir Hükümet,
Yeni Bir Başbakan,
Yeni Bir Meclis,
Diye uyanmış olacağız. Sonraaa! Onlar 2 ay sonra bize ne diyecekler?
‘Efendim biz bu toplumun içinden çıktık. Bizler sizin aynanızız! Bizden şikâyet etmeye hakkınız yok. Ha siz, ha biz!’’
İşte bundandır umutsuzluğum. Eksik bir şey söyledimse af ola!

Beklerim efendim! Ben buradayım!

asumanozdemir@mynet.com


www.ufukotesi.com - 11 / 2002  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.