Tarım'a Can

 

Mehmet Reis  

İş adamının oyu


Mevcut siyasi yapı ile geri giden iş adamı üretim,istihdam ve ihracata önem veren ve yapmayı taahhüt eden partiye oy vermelidir.

Mevcut siyasi yapı ile geri giden iş adamı üretim,istihdam ve ihracata önem veren ve yapmayı taahhüt eden partiye oy vermelidir.
Cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik kriziyle herkes üretimin ne denli önemli olduğunu anladı. Rant ekonomisinin zararlarını gördü.
Türkiye’de rantiye kesimi üretenin, iş yapanın önüne geçti. Kar dahi edemeyen, mevcudu korumak için didinen, işçilerini çıkarmamak için gayretini esirgemeyen iş alemi rant ekonomisine yönelmedi. Oturduğu yerden parasına para kazandırmayı ülkesine ihanet kabul eden müteşebbis gücün direnişi bu gün Türkiye’yi ayakta tutuyor.
Türk iş adamı her türlü iş yapmanın zorluğuna göğüs geriyor. Yabancı sermaye Türkiye‘ye neden gelmiyor,neden bazı iş adamları başka ülkelere yatırım için kaçıyorlar. Krizler atlatan yatırımcının önünün açılabilmesi için hiçbir adım atılmadı. Maalesef atılmayan bu adımların yanı sıra bürokraside sıkıntı ve vergi yüklerinde artış oldu.
Bürokrasi yıllardır kendinde bulduğu güçle iş adamını doğduğuna pişman ediyor. İş kurmak,ithal edilen bir ürünü gümrükten çekebilmek ve imza alabilmek için kapı kapı dolaştırılıyor. İş adamı bırakın yeni yatırım yapmayı iş yapamaz hale geliyor, şevki kırılıyor.
Eli taşın altında olmayan siyasetçi ve bürokrasi için iş adamının şevkinin kırılması önemli olmayabilir. Ama yüzde 9 ‘luk küçülme ile, vatandaşın ihtiyacını karşılayacak devlet vergiyi nereden toplayacak. İşsizler ordusuna ilave olan işsizlere yabancı sermayede gelmiyor kim iş verecek ?
İş adamı sırtındaki yükün ağırlığı ile diz üstüne çökmüş durumda ,yarın işimi kaybederim korkusuyla yaşıyor.
İş adamı karlı satışları düşünemez hale geldi. İhracat taahhüdü ve verilen sözü yerine getirebilmek için maliyetine ürün satmanın yollarını arıyor.
Yanında çalışanın maaşını,yazmış olduğu çekleri, sigorta pirimlerini ve devlete olan vergi borcunu ödeyebilmek için varsa arabasını evini satıyor,yoksa ticari itibarının zedelenmemesi için ya bankaların faiz tuzağına düşüyor, yada ürettiği ürünü zararına satıyor.
İşletmelere ağır yük getiren yasaları onaylayan siyasiler, işin görülmesi değil işin görülmemesi için mücadele eden bürokratlar siz hiç çek yazdınız mı? Çekin günü geldiğinde bankadan faizle para almak için teminata verilecek çek arayışına girdiniz mi ? Siz hiç dönülemeyecek satış teslimi sözü verdiniz mi? Sizin kapınıza hiç alacaklı geldi mi ?
Ama sizler işi engelleyerek ,yasaları tek taraflı yaparak ödeme güçlüğü çeken işadamının yükünü daha da ağırlaştırarak ürün maliyetlerinin daha çok yükselmesine ve dolayısıyla vatandaşın alım gücünün çok üzerinde bir fiyatlandırmaya neden oluyorsunuz. İş adamına yüklenen yükün farkında olmadığınız gibi oralı bile olmuyorsunuz.
Enflasyon muhasebesi yapılmadan vergi ödemeye zorlanan pek çok iş adamı sadece dürüstlüğünden işini kaybediyor. Sadece işini kaybeden iş sahibi değil yanında onlarca,yüzlerce çalışanı da işinden oluyor.
Devlet Planlama teşkilatı(DPT) verilerine göre sosyal güvenlik kesintileri hariç vergi yükü 1991 yılında yüzde 16.8 düzeyinde bulunuyordu. Bu oran 2001 yılı itibariyle yüzde 27.3’e kadar çıktı. Böylelikle son 10 yıllık dönemde vergi yükündeki artış yüzde 62.5’i buldu. Sosyal güvenlik harcamaları dahil vergi yükü ise 1991 yılındaki 20.9’luk seviyesinden, 2001 yılında yüzde 33.3’e ulaşarak toplam son 10 yıllık dönemde vergi yükünün artışı yüzde 59.3’ü bulmuştur.
Eğer siz karar vericiler sigorta primlerini arttırır, vergi yükünü ağırlaştırır ve sadece vergiyi verenden alma düşüncesinden vazgeçmezseniz, İş Güvence Yasa Tasarısına karşı değiliz, ama ağırlığı bir tarafa yığarsanız,avukatlar ve doktorları çalıştırmak için iş adamını mecbur kılarsanız bu kepenkler daha çok kapanır. Hükümetlerde IMF ile uzun yıllar birlikte olmaya ve dışarı el açmaya devam eder.
Perişan ettiğiniz iş adamı evinde uyuyamıyor, işçiler yarınım ne olacak endişesi ile yaşıyor. Sizler evinize gittiğinizde işini kaybederim kaygısı içinde değilsiniz, ama işini kaybedenlerin çoğalması ülkeyi sıkıntıya sokar. Vergi toplayamayan devlet ancak borçlanarak memurunun işçisinin maaşlarını ödeyebiliyor.
Borcu ödemek için üretimin olması şart, aksi taktirde faiz batağında boğulunur. Faizle aldığınız borcu tekrar faizle borç alarak kapatmak imkansızdır. Ekonominin düzlüğe çıkmasıyla borçlar ödenir bunun içinde üretim sorunlarının halledilmesi gerekir.
Yıllarca kaynağı belli olmayan vaatlerle yönetime gelindi. Mevcut kaynaklar ya faize, ya batan bankalara, yada bir türlü tasarruf yapılamayan ve hesabı verilemeyen kamu harcamalarına gitti. Yolsuzluk ve yoksulluk arttı.
Popülizm üzerine kurulan politikalar neticesinde fakirleşen vatandaş artık kaynağı belli olmayan vaatlere itibar etmiyor. Ülkeyi yönetmeye aday olanlar ekonomi politikalarını belirlerken kaynakları nasıl bulacaklarını matematiksel olarak belirtmeli şeffaf olmalı ve tasarrufa yönelerek savurganlığı bırakmalı.
Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretecek , kendine karşı dürüst , toplumun daha iyi yaşayabilmesi için ekonomik ve sosyal konularda birikimi olan, mecliste farklı düşüncelere tahammülü ve saygısı olan, ülke çıkarları için ortak doğruda birleşen ,kuruşun hesabını veren milletvekilleri Türkiye’yi ileri götürür.
Seçimden önce yapamayacakları vaatlerle kampanya yapan siyasi partiler değil, gerçekçi ve akla yakın çözüm üretecek, her konuda şeffaf partiler destek görecektir.
Türkiye’de artık futbol takımı tutar gibi parti tutulmasından vazgeçilmesi lazım. Siyasi partiye yakınlık uzaklık ancak parti programlarının uygulanabilirliği ile belirlenecektir.
Borç batağı ve faiz tuzağından kurtulmadan piyasalara güven duygusu vermeden istikrarlı bir büyüme sağlanamaz .İstihdam ve üretimle devletin ihtiyacı olan vergiler toplanır.Bu vergiler dikkatli kullanılırsa adım adım büyüme gerçekleşir.
IMF ile yapılan programın bir sonu olmalı.Türkiye’nin IMF siz yaşama geçebilmesi için ekonomik sorunların nasıl çözüleceğine dair politikaların belirlenmesi gerekir.1970 ‘li yıllardan itibaren siyaset boş vaatlerle yapıldı, bu tarz politikalar iflas etti. Artık hiç kimse bu tür siyaset yapana itibar etmiyor.
Son siyasi yapıda yine aynı tablo vardı ,vatandaş yine o bildik sıkıntıları yaşadı.O halde sözde değil , uygulamada görmek için parti proğramı tüm üyelerini kesin bağlamalıdır. Uygulanmadığı takdirde sorgulanabilmelidir..
Vaatlerin ötesinde iş yapma taahhüdünde bulunan ve yapabilecek partiye İŞ ADAMI OY VERMELİ .
Şu anki fotoğraf da milli takımın hazırlık kampına aday futbolcuların sayısı kadar partiler seçime giriyor. Seçilerek sahaya çıkan futbolcular bizi dünya üçüncüsü yaptılar.Siyasette bu tablonun kalabalıklığı mevcut seçim sistemi ile mecliste toplumun ne kadarını temsil eder ? Uygulamada olan partiler yasası ile, meclise giren vekillerden kurulacak hükümet nasıl çıkacak bunun için 4 kasımı bekleyeceğiz.
İstikrarlı ve uzun süre devem edecek bir hükümetin kurulması herkesin dileği...O gün için kaygılı bir bekleyiş içerisindeyiz..
Seçim tarihi belirlenmeden partiler ve seçim yasası değişse idi, istikrarlı bir yönetimin meclisten çıkması kesin olabilirdi.
Ülkesine hizmet için bekleyen pek çok sanayici ve iş adamı “ yasaların değişmemesi ”neticesinde , T.B.M.M ‘ne girmekten kaçınıyor.
3 Kasım seçimlerine katılacak partilerin seçimden sonra T.B.M.M. ‘ne girdiklerinde Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Sistemini ne şekilde değiştireceklerini tarih vererek mutlaka bildirgelerinde belirtmeli ve taahhüt etmeliler.
Seçimlerden sonra beklentimiz istikrarlı bir hükümet kurulmasıdır.Yeni bir siyasi istikrarsızlığın doğmaması ve işi şansa bırakmamak için yasaların en kısa zamanda değişmesi gerekir.


KASİAD GENEL BAŞKANI
(KASTAMONU SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ)
MEHMET REİS


www.ufukotesi.com - 10 / 2002  

ufuk@ufukotesi.com

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.