Türkiye erken seçime kilitlendi. Halk erken seçim istiyor. Ancak bazı milletvekilleri 1.5 yıl daha milletvekili maaşı alabilmek, kimi liderler de partilerinin barajda boğulmasını en azından geciktirebilmek için her yolu deniyor. Seçime istemeyenler halka rağmen sandığı kaçırıyor ve seçimi ertelemek için her yolu deniyor, denemeye de devam ediyor.
Peki kim bu küskünler? Ne istiyorlar? Kime ve niye küstüler? 1982 Anayasa’sına göre Türkiye’de genel ve mahalli seçimler, 5 yılda bir yapılıyor. Ancak son 20 yıldır hiçbir seçim 5 yıla kalmadı. Meclis’te şu veya bu sebeple erken seçim kararı alınıyor. 1987, 1991 ve 1995’te dört yılda erken seçim kararı alındı. 1999 ve 2002’de de 3.5 yılda erken seçime karar verildi. Türkiye işte bu dönemde küskünlerle tanıştı.
Listelerde kendilerine yer bulamayanlar veya yüzde 10’luk ülke barajını aşamayacağını bilenler birden bire vatansever kesildiler ve seçimi ertelemek için türlü oyunlara giriştiler. Bir daha Meclis’e gelemeyeceğini anlayan bu kişilerin asıl amacı, birkaç yıl veya birkaç ay daha milletvekili kalabilmek. İşte birkaç ay daha milletvekili maaşı alabilmek için çırpınan bu milletvekillerine küskünler deniliyor.
KRALDAN ÇOK KRALCI
İlk defa küskünler hareketi bu dönemde adından çok söz ettirdi. Çünkü ilk defa bu dönemde 3-4 parti kurumsal olarak küskünlere destek verdi. Bu partilerin ortak özelliği de yüzde 10’luk ülke barajını aşamayacak olması. Bu partilerden kimileri Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarını değiştireceklerini söylüyor, kimileri de Avrupa Birliği için seçimin ertelenmesi gerektiğini... Kendini AB savunucusu ilan eden ANAP Lideri Mesut Yılmaz 31 Temmuz’da erken seçim kararı alınırken sanki Aralık’ta Kopehang zirvesi toplanacağını bilmiyormuş gibi, AB için seçimin ertelenmesini istiyor. Yıllardır yüzde 10’luk baraj sayesinde tek başına iktidar olmanın keyfini çıkaran ANAP, ne hikmetse 20 yıl sonra bu barajı anti demokratik bulmaya başladı.
Hatta ANAP kraldan çok kralcı kesilerek, Tayyip Erdoğan’ın yasağının kaldırılması için Anayasa teklifi bile hazırladı ve bu amaçla seçimin ertelenmesini istedi. Asıl gayeleri ise seçimin ertelenmesi için Tayyip Erdoğan ve partisinin de desteğini alabilmekti. Ama bu tezgah da tutmadı.
Güya lider sultasına karşı çıkmak için DSP’den istifa eden ve medyanın da gazıyla en az 300 milletvekili çıkaracaklarını hayal eden Yeni Türkiye Partisi de seçimin ertelenmesini istiyor. Daha parti kurulmadan yüzde 50 oy alacak diye gaza getirilen YTP, yüzde 10’luk barajı aşmak şöyle dursun aday bulmakta bile zorlandı. Şimdi oy oranı ise yüzde 1’lerde...
SP’nin durumu ise tam bir trajedi. Siyasi yasaklı Necmettin Erbakan’dan medet uman SP, Erbakan’ın adaylığı reddedilince ortada kaldı. Şimdi bir o yana bir bu yana yalpalıyor. Biliyorlar ki 3 Kasım’daki seçim SP’nin de sonu olacak.
KİRLİ PAZARLIKLAR
Bütün bu karmaşanın ortasında 1 Ekim’de Meclis olağan toplantısını yaptı. Bu arada kirli pazarlıklar da su yüzüne çıktı. Kimi küskünler, bazı milletvekillerine seçimi erteletme karşılığında rüşvet olarak yeni kurulacak hükümette bakanlık önerdi.
Küskünlerin oyunu tutmadı ve Meclis MHP, DYP, AKP ve her şeye rağmen DSP’nin desteğiyle tatil kararı aldı. TBMM Başkanı Ömer İzgi, “Allah, Anayasa’nın 78’inci maddesine göre Meclis’i olağanüstü toplama mecburiyetinde bırakmasın” sözüyle Meclis’i tatil etti. İzgi’nin atıfta bulunduğu 78’inci madde savaş hallerinde seçimin ertelenmesi hükmünü düzenliyor. İzgi bu sözleriyle küskünlere “Meclis’i olağanüstü toplamak için boşuna çırpınmayın. 110 imza ile bile gelseniz Meclis’i toplamam” mesajı veriyordu. Bu küskünlere ikinci darbe oldu.
SİYASETTE GÖRÜLMEMİŞ KOMEDİ
Türkiye’de son günlerde tarihte eşi ve benzeri görülmemiş gariplikler yaşanıyor. Birkaç ay önce başını ANAP Lideri Yılmaz ve Kemal Derviş’in çektiği grup MHP’siz ve Ecevit’siz bir hükümet için plan hazırladı. Bu plan doğrultusunda DSP ikiye ayrıldı. Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem’in başını çektiği grup 60’tan fazla milletvekili ile DSP’den koptu. Ayrılırlarken de her söylediklerini emir kabul ettikleri, hatta bakışlarından bile yorum çıkardıkları Bülent Ecevit’i diktatörlükle suçluyorlar ve hastalığını bahane ederek, hükümetten çekilmesini istiyorlardı. Özellikle de geçmişte neredeyse kul köle oldukları Rahşan Ecevit hedefteki isimdi.
İşte kıyamet o zaman koptu. Ecevit ve Bahçeli bu oyunu sezdi. Ecevit, “Hükümetten çekilmem” dedi. Bahçeli de, “Madem MHP’siz hükümet istiyorsunuz, kararı halk versin” dedi ve erken seçime gidilmesini önerdi.
Bu hiç hesapta yoktu. Plan tutmayınca DSP’den ayrılanlar medyanın gazıyla partilerini kurdu. Onlara göre seçimde silip süpüreceklerdi. Ama yine plan tutmadı. Önce Kemal Derviş bu partiye katılmadı ve CHP’yi geçti. Troyka’nın bir ayağı daha yola çıkmadan kırılmıştı. Ardından da İsmail Cem ile Hüsamettin Özkan arasında gerginlik başladı. İsmail Cem, seçim gezilerine tek başına gidiyordu. Özkan’ın ekibi ise seçim istemiyordu. Hatta kendisi de İstanbul’dan aday olmasına rağmen Hüsamettin Özkan, İstanbul adaylarının tanıtımı toplantısına bile katılmadı. İsmail Cem, sonunda patladı ve “Dönen dönsün, ben dönmem yolumdam” diyecek noktaya geldi. 300 milletvekili çıkarmayı hayal eden YTP’lilerin seçime kadar bile birlikte olması zora girdi.
Bu arada ilginç bir gelişme daha oldu. YTP’liler iki ay öncesine kadar “Hastasın, sen bu işi yapamıyorsun, çekil artık” dedikleri Başbakan Ecevit’e azınlık hükümeti kurmasını önerdi. Sanki iki ay önce Ecevit’e çekil diyen onlar değildi.
SİVİL DARBE GELİYOR
Gariplik bununla da bitmiyor. YTP’liler, Gaffar Yakın aracılığıyla Başbakan Ecevit’ten af dilediler ve DSP’ye tekrar dönmek istediklerini söylediler. Hatta Gaffar Yakın, Ecevit’e aslan ve öküzün dostluğunu bozan çakalın konusunu anlatan Hint hikayesini okumasını bile önerdi. Gaffar Yakın’ın adını koymadığı çakal Mesut Yılmaz ile Kemal Derviş’ti. Ecevit’i bu teklife cevabı hayır oldu. Başından beri seçime karşı çıkan Ecevit, herhalde kendisine kuyu kazan YTP ve ANAP’a ders vermek için olacak ki, DSP’lilerle Meclis’te seçime gidilmesi yönünde oy kullandı.
Bütün planlar, tezgahlar, oyunlar tutmadı. Seçimden kaçan partiler, bütün çabalarına rağmen seçimi engellemekte başarılı olamadı. Artık ANAP, YTP, DSP, SP gibi partiler tarih olmak için gün sayıyor. Hatta medyanın ve kamuoyunun çok havalara soktuğu CHP ve DYP bile baraj korkusu yaşıyor.
3 Kasım seçimleri Türkiye’de çok şeyi değiştirecek. Belki de tam anlamıyla sivil bir darbe niteliğinde olacak. ANAP, SP, DSP ve YTP’nin olmayacağı bir Meclis... Hatta DYP ve CHP’nin de barajı aşamayacakları ihtimali düşünülürse, siyasete tamamen yeni yüzler gelecek... En azından bugünkü Meclis’in ve liderlerin yarısı tarihten silinecek. Yeni baraj inşa edilirken bazı yerleşim yerlerinin sular altında kalması gibi kimi lider ve partileri ile siyasetin eskimiş yüzleri de sandık altında kalacak. Halkın eline tarihi bir fırsat geçti. Türk Milleti beklenen ve özlenen o sivil darbeyi yapacak ve siyasetin eskimiş yüzlerini tarihin derinliklerine gömecek.
|